Ortaokul çağlarında, özellikle derslerimizin dışında kalan zamanlarda okulla bağımızın sürmesi için sınıflararası münazara yarışmaları düzenlenirdi. Sınıfın en lafazanları, en çalışkanları ve en pragmatik-ağzı laf yapan isimlerinden oluşan grup, karşı tarafla, her iki sınıfın yanısıra diğer sınıflardan da öğrencilerin bulunduğu bir ortamda, münazaraya girer ve savunduğu görüşü en iyi şekilde ifade etmeye çalışırdı.
Münazara yarışmaları, öğrencilik yıllarımızın kaçırılmaz önemli etkinlikleri arasında önde gelirdi. Ancak seviyeli, izleyenleri bilgilendiren, farklı bakış açısıyla tanıştıran, tek düzelikten uzak, haraketli ve yararlı bir etkinlik olan münazara yarışmaları, öğrencinin ufkuna açan bir özellik taşırdı. Bardağın dolu tarafının yanısıra boş tarafı da olduğunu gösteren, mevcut düzlemde varılmak istenen noktaya başka yollardan da gidilebileceğini ortaya koyan, pespayelikten uzak, seviyeli bir etkinlik olan münazaralar, bugünkülerin çok daha ilerisinde, yapıcı ve izleyenlerin gelişimi açısından olumlu özellikler taşıyordu.
xxx
Özellikle son yıllarda sayısı oldukça artan TV'lerdeki açık oturumlar, tartışma programları en çok reyting alan programlar sıralamasında önde gidiyor. Emekli generaller, anayasa profesörleri, akademisyenler, bilim adamları, gazeteciler, siyasiler, STK temsilcileri, yeni yetmeler karşısında reyting uğruna hakarete uğruyor...
İç ve dış odakların piyasaya sürdüğü, afili-briyantinli -jöleli saçlı, parlak oğlanlar esip gürlüyor... Yaşlarının yetmediği geride kalan zamanları yorumluyor, değerlendiriyor...Pervasız bir şekilde herşeye saldıran bu propagandistler, geçmişte yaşananları içinde bulundukları şimdiki zamanla, o dönemin ekonomik-siyasal ve sosyal şartlarıyla birlikte değerlendirmekten uzak, kendilerine biçilen rol gereği bağırıp-çağırarak savunuyor.
Sokak ağzıyla konuşarak, hiçbir eğitimi olmadan, bilgi ve görgüden uzak, salvo atışlar yapıyor.
xxx
Bu züppe yığınının karşısında ise üniversite profesörleri, gazeteciler, eski bakanlar, bilim adamları, toplumda saygın konumda olan, temiz kalmış bir avuç insan, üstelik lafları ağızlarına tıkılarak, adeta arenada aslanların önüne atılan köleler gibi savunmasız bırakılıyor.
İktidar yalakaları, geçmişin sefilleri, liboş dönekler, hayatları boyunca hiçbir düşünsel üretimde bulunmamış, etek öpmekten başka becerisi olmayan bir yığın lafazan da, ekranları kaplayarak, milletin gözünün içine baka baka atıp-tutmaya devam ediyor.
Seviyesi düşük, bilgilendirme özelliği taşımayan, en çok bağıranın, kavga çıkaranın ön plana çıktığı bu programlar toplumdaki kutuplaşmayı da artıran, olumsuz bir özellik taşıyor.
xxx
Ayrıştırmacı, önceden şartlanmış ve belli bir çizgiye kadar tansiyonun yükseltilmesi konusunda formatı önceden belirlenmiş olan bu tartışma programları, bazen danışıklı döğüş haline getirilerek, ekran başındakileri çıldırtmaya yetiyor.
Daha programın başında karşılıklı saflaşmalarla herkesin yeri belirlenmiş durumda. İlk söz alan katılımcının konuşmaya başlamasıyla birlikte kimin kime karşı olduğu hemen netleşiyor. Kimsenin birbirini ikna etmeye, birşeyler öğrenmeye niyeti yok. Zaten programa katılırken kimlerin olduğunu, kimlerle karşı karşıya getirilmek istendiğini bilen konuşmacı, şablona uygun olarak ne konuşacağını kafasında netleştiriyor.
Önceden güdümlendiği için, belleğindeki fikirleri birbiri ardına sıralayarak, çoğu zaman da saçmaladığının bile farkında olmayarak, kafasındaki görüşleri sıralı-sırasız ortaya dökmeye çabalıyor. Çifte standarta dayalı yorumlar adeta sırıtıyor.
xxx
Hatırlama özürlü, belleği zayıf, üretmeden tüketmeye alışmış eğitimsiz yığınlar karşısında, bol keseden atıp tutan, hitabet özelliği kazanmış, hoyrat ve nezaketsiz konuşmacılar, çoğu zaman geçmişte savunduklarının tersine görüşler ileri sürerken, yaşadıkları mevcut çelişki yüzlerine vurulduğunda da yüzleri bile kızarmadan, yaşanılanı olağan karşılamaktan geri kalmıyor. Pişkinlik yaparak, gelişim ve değişimden dem vurarak, durumu kurtarmaya gayret ediyorlar. Seviyenin düştüğü, bel altından vurulduğu, insanların özel hayatına saldırıldığı bu programlarda haysiyet cellatlığına soyunan konuşmacılar, güç odaklarına yaltaklanmada sınır tanımıyor.
xxx
Suni olarak yaratılan gündemin peşinde yaratılan bilgi kirliliği, toplumu adeta abondone etti. İnsanlar neye ve kime inanacağını şaşırmış hale geldi. Kaotik ortamda akla-kara, at iziyle it izi birbirine karıştı.  Akşam saatlerinde TV izlemek vatandaş için adeta işkence haline geldi..
Dar gelirli insanlarımızın zaten TV izlemekten başka hiçbir sosyal faaliyeti yok. Gazete-dergi-kitap okuma alışkanlığı zayıf. Ekmek kavgası içinde yoğrulup giderken, geride kalan gençliğine, umutlarına bakıp hayıflanan vatandaş, günün yorgunluğundan, stresinden uzaklaşıp, kafasını dinlemek için ayağını uzatıp TV'yi açtığında, izlediği suni gündemlerle oluşturulmuş programlarla adeta bunalıyor.  Öncekinden daha fazla strese giriyor. Huysuzlaşıyor. Umutları köreliyor, karamsarlığa kapılıyor. Gelecek kaygısı yaşamaya başlıyor. Sonuçta TV'yi açtığına bin pişman oluyor. 
Vatandaş kanalı zaplamayla da kurtulamıyor. Çünkü neredeyse aynı saatte diğer TV kanalları da buna benzer programlarla dolu. Ekranların prime-time denilen zamanı, yani vatandaşın en çok televizyon seyrettiği saatlerde, bu tür programlar ekranları işgal ediyor.
xxx
Bu tür olumsuzlukların ortadan kalkması için öncelikle geniş kitlelerin eğitim seviyesinin yükselmesi büyük önem taşıyor. Kötünün ortadan kalkması için iyinin ortaya çıkması şart. Hayatın her alanı bileşik kaplar misali... İyi azaldığında kötü artıyor...İyinin galebe çalması için de toplumun büyük çoğunluğunun iyiden yana tavır koyması, kendi taleplerine sahip çıkması, doğrunun yanında yer alması ve her alanda söz ve karar sahibi haline gelmesi gerekiyor. Gelişen olaylara dışarıdan bakmaya devam ettiği, mevcut oyunun piyonu olduğu, kayıtsız ve duyarsız davrandığı sürece, sözünün geçerliliği de olmaz, dikkate de alınmaz...