CHP Genel Başkanı ve Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu, “Hakkı, hukuku ve adaleti getireceğim. Bakın, gencecik evlatlarımız üniversiteyi bitiriyorlar ve işsiz. Baba, evladının yüzüne bakamıyor. Elde para yok, imkanlar sınırlı. Bu tabloyu düzeltmemiz lazım. KPSS’ye giriyor, yüksek puan alıyor, sözlüde eliyorlar. Kaldıracağım sözlüyü, tamamen kaldıracağım. Torpili bitireceğiz torpili. Garibanın dayısı yok. Peki ne olacak? Sahipsiz mi olacak? Hayır efendim, onun sahibi Bay Kemal olacak. Hiç endişe etmeyin, bütün garibanların sahibi Bay Kemal olacak” dedi.

CHP Genel Başkanı ve Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu, bugün Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş ile birlikte Balıkesir’de düzenlenen mitinge katıldı. CHP lideri ve Cumhurbaşkanı Adayı Kılıçdaroğlu, mitingde yaptığı konuşmada şunları söyledi:

Kuvayı Milliye Meydanı’ndayız ve birlikteyiz. Ve Türkiye’nin makûs talihini bu meydanda yeneceğiz. Tıpkı atalarımızın yendiği gibi.

Ayrıca daha önce bu meydanda bir konuşma yapmıştım, Balıkesir’e İstiklal Madalyası verilmesi gerektiğini söylemiştim. Sakın unuttuğumu sanmayın. Bay Kemal sözünden dönmez, bunu bilmenizi isterim.

Hepiniz hoş geldiniz. Hepinize en içten sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum.

Türkiye’nin karamsar bir ortamda olduğunu biliyorum. Büyük sıkıntılarımızın olduğunu biliyorum. Evlerde geçim sıkıntısı olduğunu biliyorum. Hayat pahalılığını biliyorum, gençlerdeki umutsuzluğu biliyorum. Acaba biz yurtdışına gitsek daha mı iyi geçinebiliriz diye bir beklenti içinde olduklarını biliyoruz. Herkesin sıkıntısı var, herkesin derdi var. 21 yıldır ülkeyi yönetiyorlar… Artısı, eksisi… Ama artık değişimin zamanı geldi. Yeni bir ruha, yeni bir anlayışa ihtiyacımız var. Bunu, bir siyasetçinin ötesinde, sade bir vatandaş olarak ifade ediyorum. Bir değişime ihtiyacımız var. Çok kutuplaştık, çok ayrı yerlere savrulduk. Artık birleşelim, artık kucaklaşalım. Artık birlik zamanı, artık kucaklaşma zamanı. Kavganın zamanı değil, barışmanın zamanı, birbirimize şöyle veya böyle sert sözler söyleme zamanı değil. Türkiye’nin içinde bulunduğu bu karamsar atmosferi aşma zamanı.

Evlerde sıkıntı var, biliyorum. Annelerin sıkıntılarını biliyorum. ‘Acaba çocuğumun beslenme çantalarına ne koyayım’ diye düşündüğünü de biliyorum. Allah sizi inandırsın, bir anne ‘Çocuğumun beslenme çantasına bir yarım ekmek koyuyorum, araya salça sürüyorum ve çocuğumu öyle gönderiyorum’ diye söyledi. Ben bu acıyı biliyorum. Bir çocuğumuz açsa aslında 85 milyon açız demektir. Bir çocuğumuz karanlıktaysa, elektrik parasını ödeyememişse aslında 85 milyonumuz karanlıkta demektir. Bir çocuğumuzun, evladımızın evindeki doğalgaz parasını ödemedi diye kışın ortasında doğalgazı kesiliyorsa aslında hepimiz soğuktayız demektir.

Yeni bir anlayışı bu ülkeye getireceğim, söz verdim. Hiç kimseyi ötekileştirmeden. Tamamen 85 milyonun bir arada, huzur içinde yaşadığı bir Türkiye’yi inşa edeceğiz. İnşa etmenin yolu sizden geçiyor, sizin oylarınızdan geçiyor.

Türkiye’nin yeniden adalet içinde inşa edilmesini istiyor musunuz? Söz veriyorum.

Altı lider bir aradayız, birlikteyiz. Hepimiz bu ülkede huzur olmasını istiyoruz.

Bakınız burası Balıkesir, Kuvayı Milliye’nin merkezidir. Aynı zamanda tarımın da merkezidir burası, aynı zamanda turizmin de merkezidir, aynı zamanda eğitimin de merkezidir.

Bu bölgenin şikâyetlerini de biliyorum. Normalde diyelim ki bu kadar zengin bir coğrafyada Allah aşkına çiftçi zarar eder mi? Çiftçinin zarar etmesine imkân verilir mi? Buğday dışarıdan geliyor, arpa dışarıdan geliyor, yulaf dışarıdan geliyor, et dışarıdan geliyor, canlı hayvan dışarıdan geliyor. Ya kardeşim, sen yurt dışındaki çiftçiyi destekleyeceğine kendi çiftçini, kendi üreticini desteklesen daha iyi olmaz mı, daha güzel olmaz mı? Bizim insanımız kazanmaz mı? Bunların tamamı olacak, göreceksiniz.

Onlar Beşli Çeteler için çalıştılar, Bay Kemal vatandaş için çalışacak. Bundan emin olun. Bizim için yandaş değil, vatandaş önemli. Herkesin kazandığı, herkesin ürettiği ve hiç kimsenin zarar etmediği, alın terinin değer bulduğu bir tabloyu inşa edeceğiz inşallah, göreceksiniz. Ayrımcılığı bitireceğiz, göreceksiniz. Ötekileştirmeyi bitireceğiz, göreceksiniz. 85 milyon, birlikte çalışacağız. 85 milyon, birlikte alın teri dökeceğiz. 85 milyon Türkiye’nin büyümesi, kalkınması için çaba harcayacağız. Bu ülkeye sözüm var, sözüm. Bay Kemal’in sözü var, sakın unutmayın. Hiçbir çocuğun yatağa aç girmediği bir Türkiye’yi inşa edeceğim.

Her evde huzurun, her evde bereketin olduğu, her evde insanların güler yüzlü olduğu, komşularıyla ilişkilerinin iyi olduğu; caddesinde, parklarında, sokaklarında özgürce rahat gezilebildiği bir Türkiye’yi arzulamıyor muyuz? Böyle bir Türkiye istiyoruz. Böyle bir Türkiye’miz olsun, böyle bir yurdumuz olsun. Bizim elin oğlundan ne farkımız var? Çalışkan insanlarımız var, üniversiteleri bitirdiler. Ama göreceksiniz, üniversiteler de bilgi üretecek. Çok güzel üniversitelerimiz bilgi üretecek, öğrencilerimiz mezun olacak ve işleri büyük ölçüde hazır olacak.

Söz verdim, ‘100 bin öğretmen atamasını Cumhuriyet’in 100. yılında yapacağız’ diye. Niçin? Bütün köy okullarını açacağız. Köyde öğretmen de olacak, öğrenci de olacak. Yani Ferhat ile Şirin’in buluştuğu gibi öğrenciyle öğretmeni buluşturacağız. Dolayısıyla köyü terk edip çocuğumu okutmak için kente geleyim demeyecek, öğretmeni orada olacak. Aynı zamanda her köyde öğretmen dışında, ziraat teknisyeni veya ziraat mühendisi de olacak. Bunların paralarını, ücretlerini nasıl öğretmeninkini ödüyorsa bunların ücretlerini de ödeyecek. Toprak analizlerini yapacak, hangi ürünün ekilmesi gerektiğini söyleyecek. Çünkü havza bazlı planlama yapacağız. Çiftçi ekecek, üretecek, asla zarar etmeyecek. Hayvancılık yapılıyorsa veteriner hekim orada olacak, sağlık teknisyeni orada olacak, onlar da üreticinin hayvanlarının aşılarını yapacak, beslenme sağlıklı mıdır değil midir bütün bu konularda yardımcı olacak. Yani ziraatçı, çiftçinin ne ekeceğine, nasıl ekeceğine karar verecek. Veteriner hekim, hayvancılık yapıyorsa onunla ilgili hangi kararların alınması gerekiyorsa, aşıların yapılması gerekiyorsa onu yapacak. Yani köyde öğretmen olacak, köyde ziraatçı olacak, köyde veteriner hekim olacak ve köyde imam olacak. Köyün entelektüel düzeyini de yükselteceğiz ve köyde yaşayanların hepsi huzur içinde yaşayacaklar. Hepsi üretecek, hepsi kazanacaklar.

Bu kadar mı? Hayır.

Ayrıca bir şey daha. Kırsal boşalıyor, biliyorsunuz. Gençler kalmıyorlar. Kırsalda çalışan gençlerin ve bütün kadınların sosyal güvenlik primlerini devlet ödeyecek. Böylece kırsalda çalışan kadın emeklilik hakkına kavuşmuş olacak. Ve emekli olduğunda da huzur içinde yaşayacak. Bunu da yapacağız, göreceksiniz. Çünkü bu ülkenin insanları bizim insanlarımız. Bu ülkenin insanları mutlu olmazsa siyaset yapmanın bir mantığı yoktur, bir anlamı yoktur. Dolayısıyla herkesin mutlu olduğu, herkesin huzur içinde yaşadığı bir Türkiye’yi inşa etmek istiyoruz. Asıl hedefimiz bu ve bu hedeften asla ama asla vazgeçmeyeceğiz. Bunu bilmenizi isterim.

Emekliler, hazır mısınız emekliler? 2015’ten bu yana söylüyorum; ‘Emeklilere Ramazan ve Kurban Bayramı’nda asgari ücret kadar bir ikramiye verin…’ Önce itiraz ettiler, ‘Parayı nereden bulacaksın’ dediler, elli tane laf söylediler. Sonra baktılar ki Bay Kemal haklı, ikramiye vermeye başladılar. Ama düşük, 1000’er lira verdiler. Sonra bu miktarı bir miktar artırdılar, şimdi biraz daha artırdılar. Benim sözüm sözdür; emekliye Ramazan Bayramı’nda ve Kurban Bayramı’nda asgari ücret kadar bir ikramiye vereceğiz. Önümüzde Kurban Bayramı var. Seçimlerden sonra Allah nasip eder de geldiğimizde göreceksiniz, bankaya gideceksiniz, bankada her emeklinin 15 bin lira parası olduğunu göreceksiniz. Bunu söyledim ya yine ‘Efendim parayı nereden bulacaksın’ diye koro halinde şikâyet. Ya sen, Beşli Çeteye para bulurken, emekliye bulamıyorsun. Beşli Çetelerden alacağım. Beşli çetelere para var, tefecilere para var ama emekliye gelince ‘Parayı nereden bulacaksın?’ Bulacağım bulacağım. O parayı söke söke alacağım; emekliye vereceğim, işçiye vereceğim, üreticiye vereceğim, alın teri dökene vereceğim.

Biz, onlar gibi değiliz. Biz, mütevazı yaşamayı bilen insanlarız. Halk gibi yaşamayı bilen insanlarız. Biz sizdeniz, sizin gibiyiz aslında. Evimiz de öyle, barkımız da öyle, mutfağımız da öyle, çocuklarımız da öyle. Her şeyimiz öyle. Biz, çocuklarımız askerlik yapsın diye bedelliye göndermedik. ‘Garibanın çocuğu gidiyorsa askerlik yapıyorsa Bay Kemal’in çocuğu da gitsin yapsın’ dedik. Bizim düşüncemiz odur, felsefemiz odur, inancımız odur. Eğer siyasetçi halka örnek olmazsa olmaz. Siyasetçinin halka örnek olması lazım. O nedenle ahlaklı bir siyaset, erdemli bir siyaset, bilgili bir siyaset, toplumun sorunlarını çözmeye kilitlenmiş bir siyaset anlayışını getirmek istiyoruz. Bunun mücadelesini veriyoruz. Ve bu mücadeleyi mutlaka ama mutlaka kazanacağız. Kimlerle? Sizlerle kazanacağız, beraber kazanacağız. Birlikte mücadele edeceğiz ve birlikte kazanacağız.

418 milyar dolar… Devleti soydular, bu parayı götürdüler. 418 milyar dolarlık bir soygun olmasaydı şu soruya rahatlıkla cevap verebilirlerdi. Diyordu ya ‘Bu can bu bedende kaldıkça papazı vermem’ diye. Ne oldu? Para yok, kasa boş, papazı götürüp teslim ettiler. Demek ki güçlü olursanız meydan okuyabilirsiniz. Güçlü olursanız bu ülkenin hakkını, hukukunu savunursunuz. Eğer güçsüzseniz, paraları başka yerlere kaptırmışsanız, birilerinin telkininin dışına çıkmıyorsanız sizin bu ülkeye bir faydanız yoktur. Yine kalktılar söylediler; ‘Bak ha beni kızdırma, senin malvarlığını araştırırım ha’ dedi. Tek bir cümle dahi kullanılmadı. Oysa Bay Kemal ne derdi? ‘Malvarlığımı araştırmazsanız namertsiniz’ derdi. Onun için diyorum; 418 milyar dolarlık bir malı götürdüler, sanıyorlar ki biz bu parayı götürdük Londra’ya, götürdük Amerika’ya, götürdük şuraya, Bay Kemal bu paraları bulamaz. Son kuruşuna kadar nerede olduğunu biliyorum ve o paraların tamamını bu ülkeye getireceğim. O paralar Beşli Çetelerin, uyuşturucu baronlarının paraları değil, 85 milyonun alın teridir o paralar. Çalındı. Alacağım ve getireceğim, endişe etmeyin.

Hakkı, hukuku ve adaleti getireceğim, hiç endişe etmeyin ondan.

Bakın, gencecik evlatlarımız üniversiteyi bitiriyorlar ve işsiz. Bunların sayısı milyonları buluyor. Anne bakıyor evladının yüzüne, baba evladının yüzüne bakamıyor. Çünkü baba da işsiz, evlat da işsiz. Elde para yok, imkânlar son derece sınırlı. Dolayısıyla bu tabloyu düzeltmemiz lazım. Gencecik evlatlarımızın iş güç sahibi olması lazım. Çalışıyor, KPSS sınavına giriyor, yüksek puan alıyor, sözlüde eliyorlar. Kaldıracağım sözlüyü, tamamen kaldıracağım. KPSS’ye gireceksiniz, başarılı olacaksınız, atamanız hemen yapılacak. Torpili bitireceğiz, torpili. Efendim dayın varsa giriyorsun. İyi de garibanın dayısı yok. Peki ne olacak? Sahipsiz mi olacak? Hayır efendim, onun sahibi Bay Kemal olacak. Hiç endişe etmeyin, bütün garibanların sahibi Bay Kemal olacak.

Suriyeli kardeşlerimiz, Türkiye’yi yolgeçen hanına döndürdüler. Sınır diye bir şey kalmadı. İpini koparan Türkiye’ye geliyor. Afganistan’dan geliyor, Afrika’dan geliyor, Suriye’den geliyor, Irak’tan geliyor. Sanki bu ülkenin sınırı yok. Oysa gidin sınırda şu yazar; ‘Hudut namustur’ der. Bunlar, yolgeçen hanına döndürdüler. 3 milyon 600 bin Suriyeli kardeşimiz var. Söyledim, en geç 2 yıl içerisinde bütün Suriyeli kardeşlerimizi Suriye’ye uğurlayacağız. Çok açık, çok net söylüyorum. ‘Efendim gönderemezsin’ diyorlar. Bay Kemal gönderecek efendim! Buradaki Suriyelilerle de görüştüm, nasıl göndereceğimi onlara da anlattım. Dediler ki ‘Siz bu şartları sağlarsanız biz kendi memleketimize gideriz’. Biz bunların tamamını yapacağız. Türkiye yolgeçen hanı olmayacak. Türkiye onurlu bir ülkedir, Türkiye güçlü bir ülkedir. Türkiye, 3 milyon 600 bin sığınmacıya baktı, eyvallah başımızın üstünde, bitti kardeşim, yazıktır günahtır. Bizim evlatlarımız işsiz. Onların işi olması lazım, gücü olması lazım. Asgari ücretin yarısıyla çalışıyor. 18 saat çalışıyor. Onlara da yazık günah. Onları memleketlerine uğurlayacağız, kendi ülkelerine gidecekler. Suriye’yle barışacağız ve onların ayrıca Suriye’de can ve mal güvenliklerini sağlayacağız. Hiç ama hiç endişe etmeyin.

Ne diyorduk? Bay Kemal sözünden dönmeyecek. Emin olun sözümden dönmeyeceğim. Ne pahasına olursa olsun, ne olursa olsun hiçbir vatandaşımın başını öne eğdirmeyeceğim. Hepimiz göklere ve ufka bakacağız. Güzelliklere bakacağız. Ağaçların yeni açmış çiçeklerine bakacağız. O baharın güzelliklerine bakacağız. O nedenle diyorum, ‘Baharlar gelecek ülkemize’ diye, ‘Baharlara ihtiyacımız var’ diye.

Bir şey daha; Kuvayı Milliye Meydanındayız, Kuvayı Milliye Meydanında. Altıok’umuzdan birisi de milliyetçiliktir. Bizim milliyetçiliğimizi sorgulamaya kalkıyorlar. Sorgulamaya kalkanların ne olduklarını anlatayım size. Tank Palet Fabrikası’nı - ordunun en büyük fabrikalarından birisidir, değeri 20 milyar dolardır - Katar ordusuna peşkeş çektiler. Verdiler oraya. Sözüm söz, Kuvayı Milliye Meydanından sözüm söz; Tank Palet Fabrikası’nı alacağım, şanlı ordumuza vereceğim. Onlar yapamıyorlar. Sözde biz milliyetçi değiliz, onlar milliyetçi. Sen kalkacaksın, 3-5 kuruş için gidip dileneceksin… Bay Kemal, kimseye dilenmez. Türkiye’nin onuru, Türkiye’nin şerefi vardır. Düne kadar hakaret ettiğin adamın ayağına gidiyorsun. Niye gidiyorsun kardeşim, gitmeyeceksin o zaman!

Bir şey daha. Suriye’de 34 askerimiz şehit edildi ve 34 askerimiz şehit edildikten 2 gün sonra yanlış hatırlamıyorsam, Erdoğan Putin’e gitti. Putin’in kapısında bekletildi. Putin kronometreyi açtı, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanını kapısında kaç dakika beklettiğini bütün dünyaya gösterdi. Sonra kapıyı açtı, gel yanımda otur dedi, konuşabilirsin şimdi diye. Bu mudur dünya lideri olmak? Bu mudur Türkiye’nin itibarını korumak? Ya arkadaş şehit olan bizim askerimiz, vuran Rusya, eğer özür dilemesi gereken varsa Rusya’nın özür dilemesi lazım! Sizin askerlerinizi şehit ettik ama kusura bakmayın demesi lazım, tazminat ödemesi lazım, sıkıntılarımızı anlaması lazım. Bütün bunları unuttular. Ayağına gitti, yalvardı, yakardı, döndü Türkiye’ye geldi. Şimdi soruyorum bu mudur milliyetçilik! Allah aşkına geçmişte MHP’ye ve AK Partiye oy veren vatandaşlarıma soruyorum ve onların vicdanına soruyorum, bu mudur milliyetçilik Allah aşkına?

O nedenle yeni bir sayfayı açmak zorundayız. Beraber, birlikte olmak zorundayız. Kadını erkeği, yaşlısı genci birlikte olmak zorundayız. Ve Türkiye’yi, bugün içine düştüğü bu badireden çekip çıkarmak zorundayız. Saygın bir ülke yapmak zorundayız. Üretmek zorundayız.

Bakın ben Şanlıurfa’ya gittim, dedim ki, ‘Şanlıurfa Belediye Başkanlığı’nı bize verin, Şanlıurfa’daki bütün çiftçilere elektriği bedava vereceğiz’. Bağırdılar, ‘Elinden tutan mı var, yap’ dediler. Yaptık. Denizli’nin Bozkurt ilçesinde bir kadın belediye başkanımız var. Kurdu güneş panellerini, elektrik elde ediyor ve çiftçiye bedava veriyor. Antalya Büyükşehir Belediyesi kurdu güneş panellerini, elektrik elde ediyor ve çiftçiye ücretsiz veriyor. Ne olacak?

Bakın, Kuvayı Milliye Meydanındayız. Bizim için önemli olan bu ülkenin çıkarlarıdır. Bu ülkenin çıkarları her şeyden öndedir. Dışarıdan petrol getiriyorsun elektrik üretmek için dolar ödüyorsun, dışarıdan doğalgaz alıyorsun dolar ödüyorsun, Güney Afrika’dan kömür getiriyorsun dolar ödüyorsun. Allah’ın güneşi bedava kardeşim. Güneşten kimse bize fatura kesmeyecek, Allah’ın güneşi bedava. Söyledim, yine söylüyorum; önce Şanlıurfa’da başlayıp, sonra Türkiye sathında bütün çiftçilere elektriği ücretsiz vereceğiz. Alacaklar, kullanacaklar ücretsiz. Artan elektriği - artıyor çünkü hepsini tüketemiyorlar - enterkonnekte sistemi içerisinde satacaksınız, çiftçilerin kooperatifleri ayrıca oradan gelir elde edecek. Türkiye zengin bir ülke; yeter ki ne yapacağınızı bilin, nasıl yapacağınızı bilin.

Bir şey daha söyleyeyim. Bu kardeşiniz tam 27,5 yıl devlette çalıştı, bunun ağırlığı maliye bakanlığında... Bütçe nasıl yapılır, gelir nasıl toplanır, savurganlıkla nasıl mücadele edilir, bütün hayatım böyle geçti. Göreceksiniz, savurganlığı bitireceğim göreceksiniz. O savurganlıkla tüyü bitmemiş yetimin hakkının nasıl yendiğini biliyorum. Onun nasıl önleneceğini göreceksiniz. 16 uçak var, değil mi Cumhurbaşkanlığına bağlı? 16 uçağı satacağım, yangın söndürmek için uçaklar alacağım. Orman yangınlarını söndüreceğiz. Ormanımız yanıyor. Ormanımız yanarken kaplumbağalar, kuşlar, o Allah’ın yarattığı canlılar da o arada gidiyor. Bunlarda vicdan yok. Kardeşim 16 uçağın var. Orman yangınını söndürecek uçak bulamadılar. 16 uçağı satacağım, orman yangınlarının söndürülmesi için yeni uçak filoları oluşturacağız. Türk Hava Kurumu’na vereceğiz bunu. Türk Hava Kurumu, kadim bir kuruluştur. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu bir kuruluştur. O kuruluş, orman yangınlarında yine bir numaralı kuruluş olarak yerini alacak. Ayrıca Kızılay’ı da düzelteceğiz. O da kadim bir kuruluştur. Öyle çadır madır işini bırakacağız. Onun başındaki adamları alacağız, bir tarafa atacağız. Siz kardeşim yeter; 5 yerden, 6 yerden, 7 yerden maaş alma dönemini bitireceğiz kesinlikle. Ne alıyorsun sen? 5 yerden, 6 yerden, 7 yerden aylıklar alıyorsun; gencecik, pırıl pırıl evlatlarımız işsiz geziyorlar. Düzelteceğiz.

Az önce Ekrem Başkanımız güzel bir şey söyledi değil mi? Ne dedi? Her şey çok güzel olacak. İnanın her şey çok güzel olacak. Bu memlekete baharlar gelecek. Hepimiz kucaklaşacağız. Hepimiz huzur içinde yaşayacağız emin olun.

Hepinize en içten selamlarımı, saygılarımı sunuyorum.

Sağ olun, var olun, Allah’a emanet olun.