“Taksim Gezi Eylemi” günleri bir ölçüde geri kaldı. Gerçi dünkü masum anma toplantısına dahi tahammül edemeyen polis; Olaylar gösteriyor ki RTE, barışçıl ancak kararlı eylemlerle verilen mesajlarda en güzel tavır, sanırız, “Duran Adam”a da tahammül edemeyip, “Şiddete devam” emretmiş;
İçine girilen “seçim eğik düzleminde” bu manzarayla sıkça karşılaşacağız; Bunlar elbette işin önemli bir tarafı, bu yönü ayrıca değerlendireceğiz.
Ancak her şeyden evvel işaret etmeliyiz, ülkeyi yönetmek için belli ki, şiddetten ziyade “Duran Adam” tavrını “Eylemin ruhunu” anlamak gerek.
Olayları kavrayamayıp, belki safça ancak muhakkak ki çokça da yalakalık nedeniyle, halkının yarısına diğer yarısını kışkırtan başbakana “Hazır ol”da durup, “gözünün üstünde kaşın var diyemeyen iş alemi ve kendini fasulye gibi nimetten sanan zevat, çarşaf gibi ilanlar vereceğine, bu ruhu anlamaya çalışmalı; Çünkü istikrar, buna bağlıdır; şiddete de değil, yalakalığa ve yağcılığa da değil!
“Gezi Parkı günlerini”, polis şiddetinin davet ettiği provokasyonlardan ayırıp, istismar yerine, büyük çoğunluğu anlamaya çalışarak, “Ana Fikrin” O’nlarca takip edileceği bilinciyle değerlendirmek gerekir fikrindeyiz.
Ülkemiz, bu olaylar ile, tıpkı 80 sonrasındaki gibi, bir yeni döneme girmiştir, “Gençleri” inkar yerine kabul gerek.
Tarih yazacaktır, Tayyip beyin en büyük hatası, gençleri itip yaftalaması oldu…
Olayların esasını, “ana fikri” en iyi anlayıp, kendini o doğrultuda yenilemesi gereken; Gençlerden yükselen talep dalgasıyla aynı frekansta olup olmama bakımından hem kendini denetleyecek hem de yönlendirecek olan muhalefet, başta da ana muhalefet CHP olup, bu CHP’nin “Kurucu” ve “Devrimci” vasıflarına da uymaktadır.
BDP görünen o ki başka bir gündemin içinde ve peşinde olup, inisiyatifi Öcalan’a bıraktığından, kendisinden pek bir şeyler beklemek gerçekçi olmaz; Onların eylemliliği, AKP-Öcalan anlaşmasının İkinci Aşamasına geçmekte ayak sürüyen RTE iktidarını hızlandırmak için olabilir ki şimdilik “bahsi diğer”dir…
MHP’nin ise, eylemlerden uzak dursa dahi taleplere uzak durması hiç yerinde olmaz, zira toplumun nabzını tutmamakta direnip, böyle zamanlarda AKP’nin dümen suyuna girerek gerçekten ve halkı doyurucu muhalefet yapılması olanaklı değildir.
Söz ettiğimiz nedenlerden ötürü CHP’ye düşen, öncelikle “Gezi Parkı” eylemi vesile yapılarak ülkenin daha bir “Polis Devleti” görünümüne bürünmemesi için aktif ve diri muhalefet sergilemesidir.
Bu “Gezi Parkı Eylemi” günlerinde canını kaybeden, organını yitiren, yaralanıp kan kaybeden, emek harcayarak, belki de muhalefetin yıllardır yapamadığını onbeş yirmi günde başararak “RTE’nin karizmasını çizen”; AKP’nin cilasını sıyıranlara vefa ve şükran ifadesi olduğu kadar yurtseverlik gereğidir.
Medya, toplumumuzu geri götürecek, demokrasimizi değersizleştirecek her “karşı devrim adımına” en azından “Duran Adam” tavrı ile karşı çıkmalı, hiç olmazsa “Buğz” edebilmelidir.
Dilerseniz hem hafızamızı tazelemek hem de bir yol haritası mahiyetinde, “Taksim Platformu” bildirisini anımsayalım:
“Direnişimizin 18. gününde 15 Haziran cumartesi günü içindeki tüm canlılar ile beraber parkımız ve kentimiz, ağaçlarımız, yaşam alanlarımız, özel yaşamımız, özgürlüklerimiz ve geleceğimiz için Taksim Dayanışması olarak nöbete devam ediyoruz. Taleplerimizin takipçisi olmaya devam edeceğiz. Bu direniş, Taksim Dayanışmasının kolektif iradesinin yansıması ve bütünlüklü bir mücadelenin ortak bayrağı olacaktır.
Bugünden itibaren tüm yurda ve hatta dünyaya yayılan mücadelemizden gelen dinamizmle ve gücümüzle ülkemizde yaşanan her türlü haksızlığa ve mağduriyete karşı direnişi devam ettireceğiz. Şu anda 18 gün öncesine oranla çok daha güçlü, örgütlü ve umutluyuz.”
Açıkça “Taksim Gezi Parkı Eyleminin çağdaş, özgür ve demokratik bir ülkenin, hür ve bilinçli yurttaşları” olduklarını ve Yurttaşı” olarak yaşadıkları ülkede kaderlerine hakim olma iradesine sahip bulunduklarını ortaya koyan bu ifadeye “daha çok polisiye önlemle” karşılık verme kararını verip ayırımcı bir yol seçen AKP İktidarına karşı “Bildirisi” yeterince anlaşılır bir yol haritasıdır.
Bu haritanın, gençlerle aynı demokratik inanç ve görüşleri paylaşan muhalefetin de yol haritası kabulüyle, gündemin buna göre düzenlenmesi, başta CHP, muhalefetin görevi olmalıdır.
Sözünü ettiğimiz “Bildirinin” ana hatlarıyla TBMM gündeminin, Parlamento platformunun da konusu olması, sorunlarımızın parlamento çatısı altında, demokratik çözümünün mümkün olduğunu göstermesiyle, toplumsal tansiyonun düşürülmesinde önemli katkısı olacağı da muhakkaktır.
Çözüm meseleler unutturularak, sorunlar halının altına süprülerek değil, toplumun talepleri doğrultusunda çözülmekle aşılır.
İktidarın sığınmaya çalıştığı “Milli İrade” kavramı, bazen “İlahi” bir içerik (Halifelik) eklenen ve sonuçta tek adamda (Padişah) tecelli eden “Tek Adam İradesine” mahkûm kullardan oluşan kitlelerin, uzun mücadelelerle kazandıkları, toplumun tamamının iradeleri toplamını karşılayan bir kavramdır.
Kimse “son seçimde yüzde 50 oy aldım ‘Milli İradeyi’ ben temsil ediyorum dememeli.
Bu yaklaşım “Milli İrade” kavramı bakımından açıkça bir “Cehalet” ifadesidir.
İktidarın da çözümü sokakta, halkın bir yarısını diğer yarısına kırdırma tehdidi ve polisiye önlemlerle araması, en hafif sözcükle basiretsizlik olup, unutulmasın “rüzgâr eken fırtına biçer”