Ortadoğu 19.yüzyıldan beri, zenginliklerini sömürmek isteyen zihniyetin hedefindedir. Açık sömürünün devamına olanak kalmadığında, bağımsızlık verdikleri ülke sınırlarını dahi emperyalist amaçlara uygun birer “siyasi mühendislik” eseri şeklinde çizdiler. Bu nedenle bölgede siyasi coğrafya “tabii sınırlar” kavramına aykırı görünümdedir.
Sınırlarını emellerine göre çizdikleri devletleri, sömürüye uygun işbirlikçilere verip, bu baskıcı ve halkına hain yönetimleri “istikrar” adına destekleyenler, denizin bitince ön almak için harekete geçtiler.
Doğu Avrupa ve Kafkaslarda, besleme sivil(!) toplum örgütleri eliyle yaptırdıkları “Renkli” Devrimlere oldukça benzeyen bir dizi ayaklanma şimdi BOP coğrafyasında…
Sakın yanlış anlaşılmasın, uzun yıllardır en temel insan hakları dikkate alınmadan “siyasi istikrar” adına dikta rejimleri altında inletilen bölge halkının özgürlük ve ekmek için ayaklanmasına sözümüz olamaz!
Ancak dikkatimizi çeken, bölgede yayılan toplumsal ayaklanmaların da, devrilmekte olanları yıllardır destekleyenlerce düzenlenme çabalarına delil gelişmeler.
Baskıcı rejimler altında en ufak muhalefeti dahi acımasızca ezenlerin –ve onlara göz yuman emperyalist ‘Amcaların’- o ülkelerde muhalefet adına sadece “siyasal İslam”ın kalması gerçeğinden ürkerek, yeni filizlenen bağımsızlık hareketlerini yönlendirme çabaları her yönden karşı çıkılması gereken bir müdahaledir.
Somut örnekler üzerinden gidersek, Tunus’ta başlayan olaylarda hadiselerin iç dinamiklerce şekillendirilip yön verilmesine dıştan müdahale görülmezken Mısır’da öyle olmadı. Tunus Ordusu Bin Ali sonrasında herhangi bir şekilde öne çıkmadı fakat Mısır’da Mübarek sonrası yönetim Mısır Ordusunda.
Bu iki ülkeyi mukayese ettiğimizde en önemli farkın Mısır ile İsrail ilişkileri, barış anlaşması olduğunu görüyoruz ve Mısır’da oldukça örgütlü bir muhalefet (Müslüman Kardeşler) var olduğu halde Ordu, Mübarek sonrasında halkın yeni yönetimi belirlemesine izin vermedi, en azından şimdilik…
Benzeri bir vaziyeti Libya’da görüyoruz. Libya’da halkın başlattığı ayaklanma ciddi başarılar kazandığı halde, şimdi bir ABD müdahalesinden söz ediliyor. Gerekçe, “sivil halka saldırılar”;Fakat onlar daha çok o ilk zamanlarda söz konusu iken seyirci kalanlar, acaba şimdi Libya halkının önünü açmak için mi yoksa petrol kuyularına el koymak için mi 6. filoyu harekete geçirdiler?
Bölge ile tarihten gelen, şimdi de önemini koruyan ilişkilerimiz ve karşılıklı çıkarlarımız nedeniyle gelişmelerle ilgilenmek çok doğal.
Hem unutmayalım, “Mazlum Milletlere örnek olmak” bizim için bir ilk değil ki; Ulusal Kurtuluş Savaşımız ve Türk İstiklalinin kazanılması dünya tarihinde mazlum milletler açısından bir “İlk” ve bu yönüyle de “Örnek” olmadı mı?
Binaenaleyh tabiidir, Türk Ulusu, bölgedeki her gelişmeye, şimdiki anti emperyalist ve tam bağımsızlıkçı içeriği ile zulme isyana olduğu gibi, Tunus’ta başlayıp çevresine yayılan gelişmelere de ilgilidir; mazlumların yanındadır.
Burada dikkat gereken iki husus:
1) Sonuç isyan eden halklar için “alavere dalavere bizim Mehmet nöbete” olmasın; Dün diktatörleri destekleyerek sömürenler, şimdi bağımsızlık hareketlerinin hamisi(!) sıfatıyla sömürüyü sürdürmesinler.
2) Türkiye, Mazlum Uluslarca ancak Laik, demokratik, sosyal bir hukuk devleti yapısıyla örnek alınırsa maksat hâsıl olur; Eğer amaç gerçekten o ulusların hayrına ise…
Trend Haberler

Adanaspor'da Son Gelişme! Transfer Tahtası Açılıyor!

Adanaspor'da Sessizlik! Karanlığa Mı Sürükleniyor

Adana’da Güvenlik ve Asayiş Değerlendirme Toplantısı Yapıldı

Adana’da Hayvancılık İçin Yeni Yol Haritası Belirlendi

Adana’da Ortalama Hız Tespit Sistemleri 22 Ağustos’ta Devreye Girdi