Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Ali Vardar, rahim ağzı kanserinin dünya genelinde kadın kanserleri arasında en sık görülen 3’üncü kanser türü söylerken, en önemli özelliğinin ise genç kadınlarda görülmesi olduğunu ifade etti. Vardar, “Bu hastalığa yakalanan kadınların büyük bir çoğunluğu 40-50 yaş grubunda. En çok bu yaş grubunda görülür ve bu yaş grubunda öldürür. Bunun dışında özellikle sağlık hizmetleri seviyelerinin düşük olduğu ve ekonomik açıdan yoksul ülkelerde çok daha sık görülür. Buna karşılık gelişmiş ülkelerde rahim ağzı kanserinin görülme sıklığı son 50-60 yıl içerisinde giderek azalmıştır. ABD’de kadın kanserleri içinde 8’inci sıralara düşmüştür ama dünya genelinde kadın kanserleri arasında 3’üncü sıradadır. Dünyada meme ve kalın bağırsak kanserinden sonra en çok görülen kanser türüdür” dedi. Türkiye’de rahim ağzı kanserinin görülme sıklığının çok fazla olmadığını aktaran Prof. Dr. Vardar, bütün Avrupa ülkeleri arasında Türkiye’nin en az görülen ülke olduğunu vurguladı. Prof. Dr. Vardar: “Ancak Türkiye’de hastaların çoğu hastalığın ilerlediği durumda doktora geliyor. Türkiye’de görülme sıklığı az olsa da erken teşhiste sıkıntı var. Bu nedenle ölüm oranı daha fazladır. Hastaların çoğu etkili bir tedavinin mümkün olmadığı durumlarda doktora başvuruyor” dedi.

 

HPV VİRÜSÜ BELİRTİ VERMEDEN 10-15 YIL YAŞAR

Rahim ağzı kanserinin birden bire oluşmadığını anlatan Prof. Dr. Mehmet Ali Vardar, “Hastalığın oluşmasına yol açan sebep bir virüstür. Bu virüs HPV virüsüdür. Dünyada çok az sayıda kanser türü böyle bir mikrop tarafından oluşmaktadır. Pek çok kanserin nedenini bilmiyoruz. Ama rahim ağzı kanserinin nedenini çok iyi biliyoruz. Bu virüs hastalığın yüzde 100 sorumlusudur. Bir kadın rahim ağzı kanseri oluyorsa mutlaka hayatının bir döneminde bu virüsü kapmıştır” dedi. Kanserin bulaşıcı olmadığını ve insandan insana geçmediğini kaydeden Vardar, ancak HPV virüsünün cinsel temasla bulaştığını vurguladı. Rahim ağzı kanserine neden olan HPV virüsünün 10-15 yıl hiç belirti göstermeden kadının vücudunda yaşadığını aktaran Prof. Dr. Vardar: “Kanser olmadan önce hastalığın hiçbir belirtisi yoktur. Yani hastalık yavaş yavaş ilerler. Bu süreçte kadın kendini tamamen sağlıklı hisseder, bu nedenle doktora gitmez. Virüsün erken dönemde tanısı mümkündür ve önlenebilir. Bunun için en geç her 2 yılda bir rutin sağlık kontrolü yapılması şart. Bu süre içinde simir dediğimiz testle kanser riski saptanabilir ve çok kolay tedavi edilebilirler. Kadınlarda hastalığın ilerlemesinin tek nedeni düzenli kontrole gitmemeleridir” dedi. Kanser oluşmaya başladığı zaman ise belirtilerin ortaya çıktığını vurgulayan Prof. Dr. Vardar, bu belirtileri şöyle sıraladı: “Adet dışı kanamalar, cinsel ilişki sırasında veya sonrasında kanamalar, adet dışında kokulu koyu renkli akıntılar ilk belirtilerdir. Bu durumlarda mutlaka doktora gidilmelidir. Kanser daha fazla ilerlediği zaman kasık ağrıları ve yoğun kanamalar ortaya çıkar. İdrar kanallarında tıkamaya yol açabilir. Son dönemlerde ise böbrek yetmezliği ortaya çıkıyor.”   

 

AŞILAR YÜZDE 80’E KADAR KORUYOR

Prof. Dr. Vardar, kanser olmadan önce HPV virüsü tespit ettikleri kadınların rahim ağzını traşlama yöntemiyle tedavi ettiklerini söylerken,  bunun için rahimin alınmasına gerek olmadığının altını çizdi. Ancak kanser oluşmuşsa tedavinin masraflı ve ağır olacağına işaret eden Vardar, kanserin erken teşhis edildiği durumlarda cerrahi ameliyat yaptıklarını, ilerlemiş kanserde ise ışın tedavisi, radyoterapi ve kemoterapi tedavisi uyguladıklarını vurguladı. Kanseri oluşturan HPV virüsüne karşı vücuda bağışıklık kazandırmak ve savunma sistemini uyarmak için HPV aşısı geliştirildiğini vurgulayan Vardar, bu aşının son 8 yıldır bütün dünyada yaygın olarak kullanıldığını aktardı. Prof. Dr. Mehmet Ali Vardar: “Bu aşılar çok yüksek oranda koruyucudur. Piyasada var olan aşılar tüm rahim ağzı kanserinden yaklaşık yüzde 80 oranında korumaktadır. Bu aşının özellikle genç kızlara ve kız çocuklarına uygulanmasını istiyoruz. İdeal yapılma yaşı 11-12’de başlıyor 17-18’e kadar devam ediyor. Aşının yaş olarak bir üst sınırı yok. 30-40 yaşındaki kadınlar da bu aşıyı yaptırabilirler. Ama temel hedefimiz cinsel yaşam başlamadan bu aşının yapılması. Bu aşı dünyada 130 ülkenin sağlık bakanlıkları tarafından kabul edilmiş. 20 ülkede de okullardaki ulusal aşılama programına dahil edilmiş. Türkiye’de henüz bu uygulama yok. Kişiler kendi ücretlerini ödeyerek kendilerini veya çocuklarını aşılatıyorlar. Bu nedenle Türkiye’de küçük bir grup bu aşıyı yaptırabiliyor. Ama aşı programına alınması konusunda Sağlık Bakanlığı tarafından çalışmaların yürütüldüğünü biliyoruz. Ancak o zaman rahim ağzı kanserini azaltabileceğiz. Aşının hiçbir ölümcül yan etkisi de yok” dedi.

 

BU KANSER DÜNYADAN SİLİNEBİLİR

Rahim ağzı kanseri gelecek 20 yıllık periyotta dünyadan silinebilecek bir hastalık. Aşılar kanserin yüzde 80’ninden koruyor bugün ama ileride yüzde 100’ünden koruyacak. Aşılama politikaları etkili olursa gelecek nesiller bu kanserle karşılaşmayacaklar. Bunun için ciddi bir savaş vermek gerekiyor. Düzenli taramaların yapılması gerekiyor. Bu savaşı veren ülkelerde hastalık ciddi oranda azaldı.