BARIŞ VURGUSU

Ulu Önder Atatürk'ün "Yurtta barış, dünyada barış" sözünü anımsatan Ayhan Barut, "Bu coğrafyada O'nun emanetlerine sahip çıkmayanlar, ilkelerini de kendilerine rehber edinmedi, aksine yıpratmaya çalıştı. Bugün gelinen noktada Rusya'nın Ukrayna'ya saldırısı gösterdi ki biz barışa sahip çıkmak zorundayız. Tarımdan sanayiye üretime sarılmak mecburiyetindeyiz. Tam bağımsız ve üreten bir Türkiye için mücadeleyi kazanmak zorundayız. Eğer başaramazsak üretimimiz de egemenliğimiz de tehlike altında demektir" diye konuştu.

VAHİM GERÇEKLERE DİKKAT ÇEKTİ

Ekonomide yaşanan olumsuzlukları ve tarımsal üretimdeki sorunları anlatan Ayhan Barut, şöyle devam etti:

"Bugün Dolar kuru 15 liraya dayandı. Gerçekten memleketi uçurdular ama uçurumdan aşağıya. 24 Haziran seçimlerinde 'Verin yetkiyi' diyen şahsım hükümeti, işte ekonomiyi nasıl bir çıkmaza soktu gördünüz, hepimiz acı sonuçlarını yaşıyoruz. Açlık, yoksulluk, sefalet büyüyor, zamlar yağmur gibi yağmaya devam ediyor. AKP eliyle tarımda 'üretim odaklı ekonomi modeli' yıllar içinde 'tüketim odaklı bir modele' döndürüldü. Bunun sonucunda ülkemiz tarımda da net ithalatçı hale getirildi. Tarımsal üretimde çiftçinin en büyük girdi maliyetlerinin arasında mazot yer alıyor. AKP iktidara geldiğinde 2002 yılında 1.48 lira olan 1 litre mazotun fiyatı, geçen sene 6.5-7 lira arasındaydı. Şimdi ise 1 litre mazotun fiyatı 25 liraya dayandı. Son bir yıldaki artış yüzde 327'yi geçti. AKP üreticileri mazotla terbiye etmeye çalışıyor. Çiftçinin özellikle sulamada kullandığı elektrik fiyatları da geçen yıldan bu yana yüzde 135 oranında zamlandı. Zirai ilaçtan tohuma, gübreden mazota temel üretim girdileri fahiş oranda zamlanırken üreticinin ürünü para etmiyor. 2021'de 1 çuval un fiyatı 127 lira iken, bu yıl 325 liraya yükseldi. Bu fiyat her gün daha da artıyor. Geçen sene 1.25 lira olan ekmek fiyatı şimdi 3 lira."

"GIDA KRİZİ KAPIDA"

Türkiye'de gıda krizinin kapıya dayandığını ifade eden Ayhan Barut, şunları kaydetti:

"Türkiye'de yıllık ortalama 5.5-6 milyon ton arasında tarımsal gübre tüketiliyor. Gübrede yüzde 95'i aşan oranda dışa bağımlıyız. Çiftçinin en büyük üretim maliyetlerinden birisini gübre oluşturuyor. Gübre fabrikaları kapatıldığı, ithalata bağımlılık arttığı, Tarım Kredi Kooperatifleri yeterli destek vermediği için gübrede çiftçi mağdur edildi. Çiftçi fahiş oranda zamlanan gübre fiyatları nedeniyle gübresiz ekim yaptı. Bu büyük bir risk gıda güvenliği açısından. Çünkü gübre kullanılmadığı için hem verim hem de kalite kaybı çok yüksek olacak. Zaten gıda krizi var. Çünkü Türkiye buğday, ayçiçeği ve arpa gibi ürünlerde dışa bağımlı. Ukrayna-Rusya arasındaki savaş ortamından kaynaklı ithalat da sıkıntıya girdi. 'Paramız var ki ithal ediyoruz' diyenler anlamıştır ki; Paramız olsa da alamıyoruz. Derhal üretim ve üreticiye destek verilmeli. Türkiye gıda krizi yaşamak istemiyorsa her alanda, yani tarımdan sanayiye her sektörde üretime odaklanmak zorunda. Tarımda ulusal, sürdürülebilir, planlı, üretim esaslı, üretene destek verilen bir paradigmaya dönmek zorundayız. Halkın iktidarında AKP'nin yanlışlarına son vererek, üretim ve üretici odaklı, bilimin sesine ve çağın gereklerine kulak verip, rehberimiz Atatürk'ün izinde yürüyerek en önemli adımı atmış alacağız. 'Üreten ve halkça bölüşen bir Türkiye'ye kavuşacağız."