Bilek güreşi  müsabakası heyecanını  yitirmeden devam ediyor… Bir tarafta başbakan ve diğer tarafta halk. Kim eli ters yüz edip yıkacak diye merak edilirken,  dünya ülkelerinin ilgisini yansıtan ışıkların altında , yarışma devam ediyor. Zaman zaman görüş mesafesi  yok denecek kadar düşse de,  gökten yağmur bulutları olmadan , tankerden boşanırcasına  basınçlı su yağsa da , müsabakayı maniple edecek  sahte oyuncular  yarışma alanına sokulup, kendilerini bellerindeki silah ve telsizlerle yakalatsa da, maçların düzenlendiği şehrin valisi bunu yalanlasa da ve sonra twitter aracılığıyla müdahale yok, “ bu gençlerin haklı demokratik hakkı”  dedikten sonra, saha görevlilerinin bir anda müsabakaya dalması ve haklı demokratik eyleme müdahale etmesi. Bu hakemi kandıran , centilmenlik dışı durum karşısında UEFA yetkili cüppeli  hak – hukuk savunucularının sahaya müdahalesi, sonrasında bu sefer yine saha görevlilerinin harekete geçmesi. Hem de ne geçiş…Yaka paça UEFA gözlemcilerinin teker teker tavuk yakalar gibi alınması, yerlerde sürünerek, stad dışına çıkarılması ve merkeze götürülmesi.
            Daha bitti mi, tabi ki hayır… Başbakanın yarışmacı tarafa “Çapulcu” renklerini layık görmesi, aslında kendisinin biraz renk körü olduğunu da ortaya çıkmasıyla, olay maça bu durum damgasını vurdu. Zira renklerde prokratif ,marjinal boyalar kullanılmamasına rağmen, güreşi izleyen seyircileri etkileyip, alkış almak adına yalanlar söylenmesi, Avrupalı gözlemcilerin dikkatinden kaçmadı. Oysa halk takımının renklerini tüm dünya ezberlemişti… Kırmızı beyazdı renkler ve bu şunu ifade ediyordu; Öğrencisi-köylüsü-genci-yaşlısı-memuru-işçisi-esnafı-doktoru-siyasetçisi-bozkurt işaretlisi… Yani sokağın tüm renklerini içerisinde barındıran, sade ve halkçı bir renk tercih edilmişti… Türkiye’yi anlatan, içerisinde hiçbir kulüp takımının ağırlık kazanmadığı, hiçbir federasyonu kabul etmeyen, saf, temiz, çevreci, vatansever, cumhuriyetçi, halkçı, ulusalcı, milliyetçi görüntülerin ana rengi olan “ KIRMIZI- BEYAZ”         formasıyla müsabakaya çıkmıştı… Lakin güreş masasının karşı yakasında duran inatçı ve intikamcı tekniklerle maça hazırlanıp gelen başbakan, rakip halk oyuncularının elini sıkmak yerine, yanında getirdiği gaz ve arkasında ki gazetecilerin gözü önünde basınçlı su sıkmaz mı !
            Tabi bu centilmenlik ve insanlık dışı, sporcuyu sakat bırakacak fauller, UEFA’nın basın sitelerinde geniş yer alırken, memleketimizde ki basın sitelerinde yer almaması ve bu esnada, en kralından Penguenler yayınlaması dünyanın gözünde ki , vicdanında ki medyanın nerelere düştüğünü gösteriyordu . Bu haylaz, hileci, şikeci, sportmenlik dışı davranışlar sergilenmesi, kendi taraftarına bile yalan söylemesi, ihtiraslarının peşinde koşması, hatta “Yeni Dünya” dan talimatlar aldığı şeklinde ki iddialara sinirlenen takım arkadaşlarından bazıları bu AKP çizgisinin dışına çıkarak, kaptanlarını sert bir şekilde eleştirdiği görüldü. Anlaşılan iç duvarda çatlama başladı.
            Bir de üzerine Başbakan, müsabakasına gelen taraftarlarını “Photoshop”   tekniğiyle çoğaltması neticesinde, şike yaptığını düşünen tüm dünya ,  maçtan sonra “Doping Testi” istedi…
            Bu müsabaka sonlanmayacağı benziyor. Çünkü tüm ülkeyi temsilen yarışmacı masasında durmuyor başbakan. O kendi taktiği ve egosunun stratejisiyle, saha görevlilerinin kalkanı içerisinde, müsabaka şehrinin valisini tanıması nedeniyle, maça önde başladığını sanıyor. İlk kez dişli bir rakiple karşılaşan başbakanın işi oldukça zor görünüyor. Oysa maç yeni başladı…