CHP’li Belediye Başkanı Zeydan Karalar Delege seçimlerdiylle ilgili İl örgütüne gitti

Kimine göre bu bir baskındı, kimine göre il binasında birini görmeye gitti.

Ama medyada bu “CHP il örgütüne baskın” olarak yer buldu.

Zira CHP retingi yüksek bir haber değeriydi.

Ak Parti’de saman altında depremler olur kimse yazmaz, yazamaz...

MHP’de kıyametler kopar kimse yazmaz, yazamaz

Aslında belki de doğrusu budur. Parti içinde farklı sesler yükselir ve bu parti içi bir meseledir. Aile içi bir sorundur. Yazılmayabilirde.

Ama CHP’de ne yapılsa bir değerdir. Karşılığı vardır.

***

Aslında bu gibi olaylar CHP’de hep vardı.

Yıllardır bu kentte gazetecilik yapıyorum, bu gibi haberleri defalarca yazdım.

CHP il örgütü binasına çilingirle girmeleri mi yazmadık, olağanüstü kongre isteyen delegelerin, üyelerin partideki başkaldırışlarını mı yazmadık.

Kurultaylarda sandalyelerin havada uçuştuğu günleri unutmadık.

Tüm bu olaylara, başkaldırışlara rağmen CHP hep muhalefetteydi.

Hiç iktidar veya iktidar ortağı alamadı.

Peki neden?

Türkiye’nin en köklü partisi CHP neden iktidar veya iktidar ortağı olamıyor.

Ya da şöyle bakalım.

DSP nasıl olurda 1999’da Türkiye’nin en büyük partisi olarak koalisyonda Başbakanlığı alır.

Şöyle:

Doğrudur, yanlıştır. Tartışılır.

DSP’de bir parti disiplini vardı. Rahşan Ecevit sert ve otoriter bir şekilde partiyi yönetti.

Enerjisini parti için söylemlere ve taleplere harcamak yerine ülkeyi yönetmek için kullandı.

***

Sözün özü şu;

Ence ülkem, sonra partim, sonra da ben zihniyeti olmadığı sürece siyasette hedefe ulaşmak çok zordur.

CHP’de “benim istikbalim” zihniyeti sona ermedikçe CHP’nin iktidarı zordur.

CHP yönetimleri, enerjisini parti içi sorunlara verdiği sürece ilerleme kaydedemez.

Parti benim olsun değil, hepimizin olsun demek gerekiyor.

Yoksa yıllardır devam eden parti için karışıklık ve kişisel “istikbal” mücadelesi sürdüğü müddetçe parti bir yere gelemez.

Karar vermeli

Ya benim istikbalim ya da Ülkenin istikbali