Irak’ta, Afganistan’da, Libya’da ve Suriye’de sıradanlaşmış olan çok ölümlü patlama görüntüleri, tüm haşmetiyle Reyhanlı’ya, oradan Diyarbakır’a ve şimdi de kadim medeniyet şehrimiz Urfa - Suruç’a taşındı. Bu kanlı saldırılar, dış politikadaki yanlış politikalarımızın doğurduğu en çıplak resimlerden bazılarıdır. Bu saldırılar, saplantılı dış politikaların bir ülkeyi nasıl bir bataklığın içine doğru çekebileceğinin kanla coğrafya tuvalimizdeki yansımalarından sadece bir kaçıdır.

 

Tarihin derinlerinden gelen barışçıl medeniyet şiarımızı bu yüzyılda da kullanamadığımız takdirde, bu ve çok daha alçakça saldırılarla yüzlerce kez yüz yüze kalacağımızın bilincinde olmalıyız. “Yurtta sulh, cihanda sulh” parolasından sapmanın bedeli kan ve gözyaşıdır. “Mecburi olmadıkça savaş cinayettir” işaretini ters yüz ederek, bir komşumuzu ve liderini yok etmenin niyet ve gayreti bizi bu hale koymuştur.

 

Tel Aviv''in şımarığı Netanyahu'nun arkasında batı, Haçlılar ve Amerika vardır. Bu Haçlı bloğunun öncelikli husumetleri Suriye iken, öncelikli hedefleri Suriye hükümetini ve liderini yok etmek iken, bizi kraldan daha kralcı yaparak Suriye bataklığına sokanlarda biraz haysiyet ve utanma varsa, bari bu gün olsun, tüm görevlerinden istifa etsinler.