Adem (as) peygamberden, son peygamber olan ahir zaman nebisi Hz. Muhammed (as) ‘e gönderilen dinin değişmeyen adı “İslam”dır.
İnsanlık tarihiyle yaşdaş olan bu kadim dinin bütün ritüelleri öncelikli olarak;erdem -fazilet, diğergamlık, karz, tasadduk, infak, empati ve sevgi yani “güzel ahlak”üzeri ne bina edilmiştir.İnsanı “birr” e (hayrın erdem’i ne) ulaştıran bu vasıflardan uzak bir şekilde dini yaşayanlara kesinlikle itibar edilmez.
Velev ki suda yürüyüp,hava da uçsalar bile.

Dinin farz noktasında ki her rüknü, bir sebep sonuç ilişkisiyle irtibatlandırılmıştır. Yani her şey; hayır da şer de O’nun (Allah) tasarrufundadır. Onun izni olmadan bir yaprak dahi dalından düşmez. Tüm inananlar bunu böyle bilsinler ve din bezirganlanrına asla bel bağlamasınlar.Sebep sonuç ilişkisine yönelik olarak örneğin; Namaz’ dan murad..
“Namazı hakkınca kıl; gerçekten namaz, (insanı) çirkin işlerden ve kö tülüklerden sakındırır.”(Ankebut – 45 )

Eğer kişinin kıldığı namaz, onu kötülüklerden alıkoyup, iyiliklere doğru yönlendir miyorsa kılınan namaz ruhsuz bir ritüele dönüşmüştür. Buraya çok dikkat etmek gerekir.Dinin diğer farz nitelikteki emirleri de böyledir. Zekat,da olduğu gibi;“Ve sana neyi infak edeceklerini sorarlar.
De ki: \'İhtiyaçtan artakalanı.\' Böylece Allah, size ayetlerini açıklar; umulur ki  düşünürsünüz” (Bakara 219 )

Zekat’ın hangi oranda verileceğine dair; Kur’an da bir oran tespit edilmemiştir.
Ayeti her kesin anlayabileceği bir şekilde anlatmaya çalışırsak; 1000 tl’niz var, bunun 600 tl’si sizin bakmakta yükümlü olduğunuz ehli iyal ve diğerleri için yeterli bir miktardır. Kalan 400 tl ise ihtiyaç fazlasıdır ve zekat olarak verilmesi gerekmektedir.  Zekat hasıl olması beklenen amaç; zengin ile fakir arasındaki makasın eşit lenmesidir. Aradaki farkın kapanması değildir.

Ancak zenginlik ve dünya meta’ının şımartmış olduğu bu günün pek çok zengin müslümandaki “zekat” anlayışı; malımın 1/40’ını veririm, kalanı ile de Karun gibi yaşayabilirim anlayışı hakimdir.Hayır öyle değil; Bu sakat anlayış dünya meta’ını zenginler arasında dönüp dolaşan bir servet birikimine döndürmüştür. Biriktirilip de yığılan mal günümüz Müslümanları arasında “din baron”ları oluşturmakla kalmamış onların yaşantılarını “firavun hanedanı” na döndürmüştür.

Bunlar servet-ü saman içerisinde milyonlarca (trilyonlarca) dolarlık kaşhanelerinde (rezidanslarında), yüzbinlerce dolarlık ultra lüks jeeplerinde dolçe vita yaşam sürmektedirler. Bu nev zuhur Müslüman burjuvazi sınıfı, yurt dışındaki dünya’nın en ünlü turizm merkezlerinde, anadan üryan hatunlara 50 mt. Mesafede jet ski’lere binip, 20 bin dolarlık marka saat takmaktadırlar. Bu azgın grup tesettürü de bir aksesuar olarak algılamış ve o şekilde kullanmaktadır.

Hayrete şayandır ki; bu “din baron”ları ve “Müslüman burjuva sınıfı” dinin tüm emirlerini ruhsuz ve ihlassız bir şekilde, bir ritüeller manzumesi olarak kendilerine görev addetmişlerdir.Ve dini “şekil” yönüyle bi hakkın eksiksiz olarak yaşamaya devam etmektedirler!..