EKSPRES Gazetesinin değerli yazarlarından, sevgili Gökhan ATILGAN “İzmir’in tepkisini gördün mü Adanalım?” başlıklı enfes yazısında, manalı bir mesajı olan değerlendirme yapmış. Tereddütsüz imzamı atacağım yazısı nedeniyle Atılgan’ı kutluyorum.
AKP zihniyetine muhalefetiyle öne çıkmış İzmir’in seçilmiş yerel yöneticilerine karşı, seçime 40 gün kala yapılan; AKP’li kimi bakanların dahi – en azından zamanlamasına- itiraz ettiği operasyona İzmirlilerin gösterdiği, yoğun tepkiler üzerinden, BŞB Başkanı benzer uygulamaya muhatap Adanalılara yönelik yazı ….
Hangi kurumun, kimin emriyle olursa olsun, sonuçta seçime 40 gün kala seçmen iradesine müdahale yönüyle İzmirlilerin şiddetli tepkisini davet etti yapılan. İzmir halkı tümüyle olayın bu yönüne karşı; haklarının bilincindeler.
Toplumun siyasal yaşama böylesine aktif katılımının demokrasimizin çıtasını yükselteceği kuşkusuzdur.
AKP iktidarının 12 Haziran’a dönük endişelerinin odağında da Adana seçmeninin iradesine müdahaleye yanıtı yer alıyor.
İzmir örneğinde takdir edilen bir diğer husus, tepkinin siyasal mensubiyet ortak paydasında değil “İzmirlilik” ortak paydasında buluşanların protestosu olmasıdır. Siyasal görüşleri değişik olsa dahi, seçilmiş belediye başkanına, gerçekte kendi iradesine sahip çıkma müşterekinde buluşup meydanlara inmiş İzmirliler.  
Öte yandan RTE’nin “İleri Demokrasi” iddiasını tekzip edercesine, artık demokratik hiçbir ülkede kalmayan (Yerel Yönetimler üzerindeki) “İdari Vesayet”, Türkiye’de olanca heybetiyle duruyor. Bu hüküm dayanak yapılarak Devr-i Tayyip’te, siyasi iktidar isterse halk % 90 oy ile seçsin, Belediye Başkanlarını “gözünün üzerinde kaşın var” diyerek görevden alabiliyor.
Hâlbuki “İleri Demokrasi” ve “Özgürlükleri genişletmek”, kanunlardaki hukuksuz hükümler ayıklanarak gerçekleştirilecek reformlardandır. Yoksa evrensel hukuka aykırı bir kanun maddesine dayanılarak uygulama yapılan bir ülkede ileri demokrasin söz etmek ancak kara mizah örneği olur…
Yeri gelmişken; bu anti demokratik durumu değiştirmek CHP’nin seçim taahhütlerinden; Kemal bey, Türkiye’nin “Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartındaki rezervleri kaldıracaklarını” açıkladı. (AKP, seçilmiş yerel yöneticilerin yargı kararı olmadan idari kararla görevden alınmamasını öngören uluslar arası sözleşmeyi, şerh koyup imzalamıştı, CHP bu şerhi kaldıracak.)
İzmir olayında bir Sayıştay teftiş raporundan söz ediliyor. Dayanağı belgelerin de Sayıştay Denetçilerinin raporu ekinde olması gerekir. Hal böyle iken şafak vakti “orantısız güç” tabirine tam uygun bir kalabalıkla belediyeye hücumun kabul edilecek yanı elbette yok.
Adana’daki görevden alma kararında, dayanak yapılan, Başkanı suçlayıcı bir resmi rapor bile yok; Sırf “delil toplamak” için, adeta “sahayı temizlemek” amacıyla görevden alınmamış mıydı Sayın Durak? Bir yılı geçti, toplanamadı mı deliller, neden bitmedi araştırma? Halkın seçtiği başkanı açıkta tutup belediyeyi vekaleten yönettirmek mi demokrasi?
İzmir’de de Adana’da da ortak nokta, İktidar Muhalefete oy verilmesinden rahatsız, seçmenin iradesi değil benim istediğim olsun diyor.
12 Haziran bu zihniyete cevap için güzel bir fırsattır.
İzmirlilerin “meydan boş değil” demesi de bir diğer güzellik olmadı mı?…