Birleşmiş Milletler UNESCO Genel Konferansı tarafından 2021 yılında kabul edilen önergeyle, her yıl 6 Ekim’in “Uluslararası Jeoçeşitlilik Günü” olarak kutlandığını hatırlatan Dr. Tatar, bu özel günün, yeryüzünün kayaçlarını, minerallerini, fosillerini, topraklarını, yer şekillerini ve jeolojik süreçlerini kapsayan jeoçeşitliliğin insanlık için taşıdığı önemi hatırlatmak amacıyla ilan edildiğini vurguladı.

“Jeoçeşitlilik Herkes İçindir”

UNESCO’nun 2023 yılı teması olan “Jeoçeşitlilik Herkes İçindir” sloganına değinen Dr. Mehmet Tatar, “Jeoçeşitlilik, dünyanın her köşesinde yaşayan insanların yaşam kalitesini doğrudan etkileyen bir unsurdur. Doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımı, afet risklerinin azaltılması ve yerel kalkınma açısından büyük önem taşır.” dedi.

Dr. Tatar, jeoparkların ve jeositlerin korunmasının, yerel ekonomiye katkı sağlamanın yanı sıra çevre bilincinin gelişmesi açısından da kritik olduğunu ifade etti.

“Anadolu Adeta Bir Doğa Laboratuvarı”

Türkiye’nin jeolojik konumu nedeniyle dünyanın en zengin jeoçeşitliliğine sahip ülkeleri arasında yer aldığını belirten Dr. Tatar, şu örnekleri paylaştı:

“Kapadokya’nın volkanik peri bacaları, Pamukkale’nin beyaz travertenleri, Kula-Salihli UNESCO Küresel Jeoparkı, Zonguldak Ulusal Kömür Jeoparkı, Balıkesir İda Madra Jeoparkı, Erzurum Narman Peribacaları, Salda Gölü’nün eşsiz ekosistemi, Nemrut Volkanı’nın krater yapısı ve Munzur Vadisi’nin derin jeolojik formasyonları bu zenginliğin yalnızca bir kısmıdır.”

Dr. Tatar, Karadeniz’in falezlerinden Toroslar’ın mağaralarına, Doğu Anadolu’nun genç volkanik dağlarından Marmara’nın mermer yataklarına kadar uzanan bu çeşitliliğin, Türkiye’yi sadece biyolojik değil, jeolojik çeşitlilik bakımından da dünya ölçeğinde ayrıcalıklı kıldığını söyledi.

“Jeolojik Miras Alanlarımız Korumaya Muhtaç”

Dr. Tatar, Türkiye’nin sahip olduğu bu büyük zenginliğe rağmen jeoçeşitlilik değerlerinin yeterince korunmadığını belirterek, birçok jeolojik miras alanının yasal güvence altında olmadığını dile getirdi. Dr. Mehmet Tatar “Gelişmiş ülkelerde jeolojik miras alanları yasalarla korunurken, Türkiye’de bu alanların çoğu hâlâ korunmasız durumda. Kapadokya gibi dünya çapında tanınan alanlar bile yapılaşma, madencilik ve kontrolsüz turizm baskısı altındadır.” dedi.

Dr. Tatar, UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne aday gösterilebilecek jeolojik alanlar için gerekli adımların atılmadığını vurguladı.

“Jeoçeşitlilik, Sadece Bilimsel Değer Değil, Geleceğimizin Teminatıdır”

TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Adana Şube Başkanı Dr. Mehmet Tatar, Türkiye’nin jeoçeşitliliğinin sadece bilimsel değil, kültürel, ekonomik ve sürdürülebilir kalkınma açısından da büyük öneme sahip olduğunu belirtti. Dr. Mehmet Tatar “Jeoçeşitlilik; afet risklerinin azaltılması, turizm, eğitim ve kültürel kimlik açısından stratejik bir değerdir. Ancak bu potansiyelin değerlendirilebilmesi için doğanın yağmalanmasına son verilmeli, yerbilimleri eğitimi güçlendirilmeli ve toplumun tüm kesimlerinde farkındalık oluşturulmalıdır.” ifadelerini kullandı.

TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası’ndan Beş Maddelik Çağrı

Dr. Tatar, Türkiye’nin jeoçeşitliliğini korumak için hükümete, yerel yönetimlere ve topluma şu çağrıda bulundu:

Eğitim Sen Adana Şubesi: “Sumud Filosu’na Yapılan Saldırı İnsanlığa Darbedir”
Eğitim Sen Adana Şubesi: “Sumud Filosu’na Yapılan Saldırı İnsanlığa Darbedir”
İçeriği Görüntüle

1. Jeoçeşitliliğin korunması için gerekli yasal düzenlemeler yapılmalıdır.

2. Yerel yönetimlerin jeolojik mirası koruma görevleri güçlendirilmelidir.

3. UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne alınabilecek jeolojik alanlar için acil girişimlerde bulunulmalıdır.

4. Yerbilimleri eğitimi güçlendirilmelidir.

5. Toplumun tüm kesimleri jeoçeşitliliğe sahip çıkma bilincine sahip olmalıdır.

“Bu Zenginliği Korumak, Gelecek Kuşaklara Karşı Sorumluluğumuzdur”

Dr. Mehmet Tatar, açıklamasının sonunda şu ifadeleri kullandı:

“Türkiye’nin jeoçeşitliliği, sadece bilimsel bir miras değil; kültürel kimliğimizin, ekonomimizin, turizmimizin ve geleceğimizin teminatıdır. Bu zenginliği korumak, hem doğaya hem de gelecek kuşaklara karşı en temel sorumluluğumuzdur.”