Bir rüşvet kaseti vardı hatırlatırsanız. Hatırlamayanlar da bu kasetle ilgili olarak Büyükşehir Belediye Başkanı Aytaç Durak’a açılan dava nedeniyle bugünlerde yeniden hatırlayacaklardır.
Başkan Durak Belediye Meclisi’nde bir belediye meclis üyesi ile bir işkadını arasında geçen yaklaşık 260 bin dolarlık rüşvet pazarlığının konuşmasını dinletti. Devamını biliyorsunuz. İçişleri Bakanlığı tarafından görevden alındı. Sonra Durak gitti kendi eliyle kendisi hakkında savcılığa suç duyurusunda bulundu, kaseti de ilgili makamlara teslim etti.
Bizler adli makamlara yansıyan bu gelişmelerin sonucunu beklerken başka bir gelişme iki gündür gazetelerin ilk sayfasını kaplamaya başladı. Bu rüşvet kasetiyle ilgili Durak’ın aleyhine dava açıldı ve 5 yıla kadar hapis istemi talep edildi.
Suçlama şu:
“Kişiler arasındaki haberleşmenin gizliliğini ifşa etmek”
Tekrar edelim: “Kişiler arasındaki haberleşmenin gizliliğini ifşa etmek”
Yani bu konuşulanlar bir rüşvet pazarlığı değil de “haberleşme” olarak yorumlanıyor.
Yıllardır habercilik yapan biri olarak “haberleşme” ile “pazarlık” sözcüklerinin farkını kavrayabilecek kapasitede olduğumu düşündüğümde bunun nasıl bir “haberleşme” biçimi olduğunu doğrusu ben çözemedim.
Bu konuşmalar bir haberleşme tanımına uymadığı gibi özel yaşam kapsamına giren bir konuşma da değildir. Yani ifşa edilmesi kamuyu ilgilendiren bir durumdur.
Diyelim ki Durak bu kaseti yok saydı. Görmedim, duymadım, bilmiyorum deyip üç maymunu oynadı. Herkes rahat mı edecekti?
Rüşvetten hiç haberimiz olmadığı için rüşvet olayları hiç yaşanmıyor gibi mi düşünecektik.
Diyelim ki Aytaç Durak’ın bu “haberleşmeyi” ifşa etmesi suç.
Peki onca gizli konuşmaların, onca mahrem hayatların internette kol gezdiği bu ülkede hangi ifşa eden hakkında nasıl bir ceza verilmiştir? Ya da hangisi hakkında suç duyurusunda bulunulmuştur?
Ama söz konusu Aytaç Durak olunca, rüşveti ortaya çıkarınca olay rüşvet olmaktan çıkıp haberleşmeye dönüşüyor.
Kaldı ki bu konuyla ilgili bir suç duyurusunda bulunmaya da gerek yoktu.
Zaten Durak kendisini ihbar edip suç duyurusunda bulunmadı mı?
Zahmete ne gerek vardı?