Bilmiyorum arkadaşım. Anlayamadım gitti. Demokrasi kelimesinin ağızlarda sakız gibi çiğnenmesi beni o konuda meraklı yapıyor. Ya biri çıkıp bize anlatsın bunu ya da ne bilim bir şeyler olsun artık. Ben demokrasiyi kağıt üzerinden okumayı sevmeyenlerdenim. Bir şey savunuluyorsa pratikle onu bize göstermeleri lazım. He şunu da söyleyeyim şu andaki pratik hiç hoşuma gitmiyor. En baştan belirteyim de sonradan unutmayayım. Çoğunluğa saygı kalmadığı konusunda umarım hemfikirizdir. Ben bu konuda itirazları bile hiçten sayıyorum. Çoğunluğa saygı derken çoğunluğun fikrinden olacaksın diye bir ifade kullanmıyorum. Elbette ki her insanın siyasi görüşü, hayat tarzı vardır. Çoğunluğa saygı duymak onların görüşünden olmak değildir. Bana göre burada anlaşamıyor gibiyiz. Ben bu konuyu önceki yazılarımda biraz bahsettiğim zaman, yazılan yorumları inceledim. Bana sen şucusun sen bucusun diye yakıştırmalar yapmışlar. Be adam o zaman sen yap demokrasinin tarifini de bende sana haklısın diyeyim. Neden bizlerin görüşü kabul edilmeyince karşı görüşe saygı duyamıyoruz? Ben işte bunu anlamıyorum arkadaş! Çok geniş düşünmeye bile gerek yok. Yahu iki insan her konuda anlaşıyorsa inan bence orda sorun vardır. İki insanın bile fikirlerinin çoğu çatışırken bırakın büyük platformlar saygı içerinde fikir ayrılığına düşsün. Bana göre bunun güzelliği burada. Yahu kendi görüşümüzü savunalım savunalım da ama biraz da insafa gelelim be! Ah saygı denilen şey nerdesin?

        Hadi susalım o zaman birileri bize demokrasiyi anlatsın. Öğrenmek isteyen çok. Merak eden de çok. Ama bir türlü anlatabilen yok. Pratikte desen bana göre pek yok. Evet cesaretli olalım bari bunu söyleyelim. Bence pratikte pek demokrasi yok gibi. He yine gibisini koyuyorum belki bir umut var diye. Yoksa kelimelerimin cesaretsizliği ile ilgili değil…

Seçim gerçekten yaklaştı!
Ben seçimin gerçekten çok yaklaştığını hep kaldırım taşlarından anlarım. Tabi ki biraz latifeyle karışık bu dediklerim. Kaldırım taşlarının yoldan olan tarafında “Tek Çare…” sloganının çoğalması gerçekten seçimin çok yakın olduğunu gösterir. Kaldırım taşlarının dili olsa da konuşsa. Neler neler yazılıyor zavallı taşlara. Ağlama duvarı gibi bir şey oldular. Eski filmlerde gördüğümüze göre isimlerin baş harfleri ağaçlara çakıyla kazınırdı. Şimdi ise kaldırım taşlarında veya görünen duvarlara sprey boyayla kalpten iki ok çıkartılıp iki harf yazılıyor. Devir teknoloji devri. Artık fikirler geliştirilip nerelere yazılır onu bilemem.

İçki kadehinde çağdaşlık aranmaz!
Ya ben çok geri kaldım çağdan ya da anlamak istemiyorum. Çözemedim gitti. İçki kadehinde bir türlü medeniyeti, modernliği ve çağdaşlığı bulamadım ben. Demek bende sorun var. Çağdaşlığı, medeniyeti içki kadehlerine sığdırmaya çalışanları gördükçe çok gülüyorum.
Madde bağımlılığına yapılan birçok mücadele hala gericilikle suçlanıyor. Bu mücadelenin içene değil içilen zehire olduğunu temin ederim. Ama inanın ben çağdaşlığı içki kadehlerinde hiç görmedim. Aman unutmadan söyleyeyim de herkes istediğini yapmakta tabi ki özgür. Buna lafımız yok. Ama trafik kazalarının alkol bazında sebep olma oranlarını görmezden gelenleri kötü niyetle suçluyorum. Alkolun sebep olduğu kaza oranları %90lara yaklaşmışken bunun ciddiyetini bir an önce anlamamız lazım. Masum insanların canına ya da sağlığına zarar geldiği zaman benim vicdanım sızlıyor. Bilmiyorum ama vicdanı sızlayanlar çoktur galiba…

Soru: Medeniyet içki kadehine sığdırılabilir mi?