Hiç bir şey kaybetmediğimizi düşündüğümüz bu günlerde nasıl anıldığımızı biraz düşüneyim dedim. Kendimize göre zaten yenilmiyoruz ve zaten hiç yanılmadık. Eee nasıl anılıyor olmalıyız o zaman?  Bilmiyorum diyip kestirip atmak istemedim.

Yenilmeyi ve yanılmayı kabullenmenin mütevaziliğin sahihliğinden geçtiği düşüncesindeyim. Riya için yapılan mütevazilik zaten kaybedene kadardır.  Ya bide ne bilim ben mi çok takıyorum orasını anlayamadım. Bu kadar çok doğrunun olması sıkıcı değil mi? Bu kadar doğrunun olması ve gerçeğin çok farklı algılanmasının sonucu ne? Gerisini bilmem ama bu kadar çok doğrunun olması beni sıkıyor. Bir olgunun zıtlığı bile iki taraf için doğru oluyor. Bir olguyla alakalı birbirini tutmayan ikiden fazla bile doğru olabiliyor. Bana göre bu kadar doğrunun olması kabullenmemeyi doğuruyor.  Bu kadar çok doğrunun olması yenilgi ve yanılgı olayını aza indiriyor. Bana göre bu böyle.

Yanılma ve yenilgi insanların makam mevkisine göre de değişebiliyor. Hele bir insan işinin patronu oldu mu, hiç sormayın yanılmak nedir bilmiyor. Çoğuna göre yer çekimi kanununu bile kendisi bulmuştur. Ne gariptir be. Bunların nasıl anıldığı çok bahsetmeye bile gerek yok. Tevazuyu elden bırakmış insanları görmek yine bizim karnımızda sancılara yol açıyor.

Ah bide kendi içimizdeki günlük muhasebeleri düzene sokabilsek, ne kadar güzel olacak. Hiç muhasebe yapmayana diyecek bir sözüm yok zaten.

İçimde Kalmasın!!!

Geçen de ülkemiz çapında saygı duyulan bir sanatçının karne gününde bir okulda görüntülerini izledim. Güzel reklam yapmış. Oraya gitmesi ve çocukları sevindirmesi gerçekten hoş bir şey. Ama benim takıldığım bir nokta var. Gittiği okul özel okuldu. Bu okulun özel okul olması yayınlayıcı kuruluş tarafından da belirtildi. Çok garip ve düşündürücü. Herkes için böyle olmaya bilir ama bana öyle geldi. Devlet okulunda neden o pozlar verilmedi de özel okulda verildi. Devlet okulundaki çocukların gelir düzeyleri düşük olması onları bir sanatçının ziyaret etmeyeceği anlamına mı geliyor? Belki abartıyorum ama bana göre oralarda da aynı adamın poz vermesini isterdim.

Mısır Sorunu?

Ayrıntısını ve neden olduğunu tam olarak anlayamadım. Medyada göründüğünden daha öte şeylerin olabileceği de meçhul… Yapılan yorumlar dikkatimi çekti. Mısır’ın karışması ile hemen gözler Amerika’nın üzerine çevrildi. Amerika’nın olumlu ya da olumsuz bir payının olduğunu bütün dünya kabullenmiş. Neyse olan oluyor ama insanların ölmesi hiç hoş bir şey olmuyor.

Hüsnü Mübarek gitsin yerine Hüsnü Şenlendirici gelsin diye bir alaydır dolaşıyor ortalıkta. Bu insanlarımızın olaya ne kadar ciddiyetle baktığını gösteriyor. Bu olayların belki de ülkemizi yakından ilgilendirebileceği ihtimalini bile düşünemiyoruz. Herhalde çok sıkıntılarımızdan dolayı her olayla alay edebilme yeteneğimizi ortaya çıkartıp kendi kendimizi eğlendiriyoruz. Galiba böyle…

Soru: Dünya medeniyetlerini sömüren ülkenin tek olduğunu tahmin etmede hemfikir miyiz?