Yoktu ayrımız gayrımız ve aynı toprakların evlatlarıydık. Acımızda birlikte yaşanırdı, sevinçlerimizde. Kimseyi yerle yeksan etmez, düşen olsa kaldırmaya çalışırdık. Düşmez kalkmaz bir Allah derdik, olur ya dara düşsek, bize uzanacak ellerin varlığını hissederdik. Zengin insanlar değildik lakin, aşımızı, ekmeğimizi paylaşmayı iyi bilirdik. Eskilerde; bindiğimiz son model arabalar, oturduğumuz ultra lüks konutlar, marka giysilerimiz yoktu belki ama gönül zenginliğimiz vardı. Yüreklerimiz henüz, saf duygularını çirkinliklere teslim etmemişti.

Günümüz insanlarına ise yönetenler tarafından dayatılan ötekileştirme söylemleri, sorgulanmadan kayıtsız şartsız uygulanır hale gelmiştir. Son yıllarda ayırmadan, kayırmadan, bir yerlere ait olup olmadığını bilmeden hareket edilemez olunmuştur. Alış veriş yapılacak marketlerden, okunacak gazetelere kadar, hatta ve hatta yapılacak çocuk sayısına kadar hep birileri belirleyici olmaya çalışmıştır. Siyasi kaygılar insani değerlerin önüne geçmiş, ayrılık söylemleri ile kitleleri sağlam tutma çabaları, insani değerlerin yoksunluğunun bir virüs gibi yayılmasına neden olmuştur. Kutuplaştırma ile hayatı, toplumu dizayn edip bundan nemalanma çabalarında, halk hiçbir şey kazanmamış aksine sürekli kaybetmiştir. Kutuplaşmalara neden olanlar ise kaybedilenleri görmezden gelip, ayırmak iyi değil diyenlere inat, daha da sert üslupla karşılık vermişlerdir. Farklı görüş ve ideolojide olduğunu bilenler, birbirine kinle ve nefretle bakmaya başlamışlardır. Eskiden arkadaş olan bu farklı görüşten insanlar, ayrılık söylemlerinin yerleştiği kararmış yüreklerinde, birbirlerini kırıp döker olmuştur. Oysaki kırıp dökmek, bir insanı kaybetmek en kolay olanıdır. Zor ise kırdığın ve kaybettiğin birini tekrardan kazanmaktır. Bunlara inanmayın, şunları dinlemeyin, şuradan alışveriş yapmayın, şuraya öğrenci göndermeyin, şu gazeteleri alıp okumayın, bunun mezhebi bu bunu sevmeyin, hatta kin besleyin gibi akla fikre sığmayacak daha nice konuşmaları siyasi rant uğruna defalarca söylemişlerdir. İnsanları birbirinden nefret edecek duruma getirerek duygu zehirlenmesine neden olmuşlardır. Toplumun büyük bir kesimini duygusuz bir hale getirmişlerdir. Din iman hak getire, yemeyi de içmeyi de normal göstermişlerdir. Birbirinden uzaklaşan, uzaklaştıkça güçsüzleşen bir toplum yaratmışlardır.

Bir olalım, iri olalım, diri olalım” sözleri Hünkar Bektaşi Veli tarafından yüzyıllar öncesinde söylenmiştir oysaki. Ötekileştirmeden, bizden değilsin diyerek ayırmadan, yada bizdensin diyerek kayırmadan birleşmek ve bir olmak gerekmektedir. Bir olmanın oluşturacağı güçten, ortak kaygılar oluşmasından, bir amaç uğruna yanyana durulmasından rahatsız oldukları yada tersten söylersek mutlu olmadıkları görülmüştür. Halkın ortak sorunlarının ancak ve ancak bir olmanın gücüyle çözülebileceği, siyasi ayrılıklarla değil, insani değerlerle mutlu olunacağı bilinmelidir. Ayrıca halkın yapılanlar karşısında objektif davranması, teba kültüründen uzaklaşıp gözettikleri ufak çıkarların üzerinde, birlik ve beraberliğin olduğunu düşünmeye çalışması gerekmektedir. Bu güne kadar yapamadıysa en azından bugün den sonra yapmalıdır. Kul nesiminin dediği gibi;

Bir acayip derde düştüm herkes gider karına 

Bugün buldum bugün yerim, Hak kerimdir yarına 

Zerrece tamahım yoktur şu dünya varına 

Rızkımı veren Hüda’dır kula minnet eylemem

Herkesin minnet etmeden özgür iradesiyle; yalanla, dolanla, ayırarak, kayırarak yapılanlara karşı, birlik olması gerekmektedir. Pir Sultan bir şiirinde belirttiği gibi;

Özü öze bağlayalım

Sular gibi çağlayalım

Bir yürüyüş eyleyelim

Tevekkeltü taalallah…