Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) basın toplantısı düzenleyen Dr. Şevkin, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sorulan bir soru üzerine “Afet ve Acil Durum Bakanlığı”na gerek olmadığını belirtmesinin ülke gerçekleriyle bağdaşmayan bir yaklaşım olduğunu vurguladı. Dr. Şevkin, “Yetki karmaşası ve liyakatsiz yönetim anlayışına son verilmelidir” diye konuştu.
Türkiye’nin en başta depremler olmak üzere, su baskını, heyelan, çığ, kaya düşmesi gibi çeşitli doğa olaylarının insan eliyle afete dönüşmesi nedeniyle binlerce insanını kaybettiğini hatırlatan Dr. Şevkin, “Türkiye, Küresel Risk Endeksi’nde “yüksek risk” grubundaki ülkeler arasında yer alıyor. Büyük depremler açısından da dünyada 4. sırada bulunuyor. Ne yazık ki bu topraklarda acı, gözyaşı, dram bitmiyor/bitirilemiyor” dedi.
137 BİN 545 İNSAN ÖLDÜ
1900–2023 yılları arasında Türkiye’de ikisi son Kahramanmaraş depremleri olmak üzere toplam 228 büyük deprem meydana geldiğini, bu depremlerde resmi verilere göre 137 bin 545 insanın yaşamının sona erdiğini, 1 milyon 72 bin 489 yıkık veya ağır hasarlı konut tespit edildiğini kaydeden Dr. Şevkin, “Depremin ekonomik külfeti de ayrıca değerlendirilmelidir. İstatistiklare göre 1980 – 2023 yılları arasında meydana gelen su baskını, heyelan, çığ, orman yangını, kaya düşmesi nedeniyle Türkiye’de bir milyon kişi başına yılda ortalama 6 ila 25 kişinin hayatını kaybettiği görülmektedir” ifadelerini kullandı.
“AYNI BÜYÜKLÜKTEKİ DEPREMDE TÜRKİYE CAN KAYBI YAŞIYOR”
2020 yılında İzmir ve Elazığ’da yaşanan 6.6 ve 6.5 büyüklüğündeki depremlerde 155 vatandaşın toprağa verildiğini, aynı yıl Meksika’da 7.4 büyüklüğündeki depremde 10, Papua Yeni Gine’de 7 büyüklüğündeki depremde 1, Filipinler’de 6.7 büyüklüğündeki depremde 2 kişinin yaşamını yitirdiğini anımsatan Dr. Şevkin, “Japonya, Şili, Endonezya, Yunanistan, Solomon Adaları ve Amerika’da gerçekleşen 6.5 ve 6.9 arasındaki depremlerde ise hiç ama hiç can kaybı olmamıştır” şeklinde konuştu.
“AFET VE ACİL DURUM BAKANLIĞI ŞARTTIR”
İzmir’deki depremin büyüklüğünün AFAD tarafından 6.6, Kandilli Rasathanesi’nce 6.9 olarak ölçüldüğünü, ABD Jeolojik Araştırmalar Kurumu’nun (USGS) ise depremin şiddetini 7.0 olarak ölçtüğünü söyleyen CHP’li Dr. Müzeyyen Şevkin, “Bahsetmeye çalıştığımız ve kurulması elzem olan “Afet ve Acil Durum Bakanlığı” çalışmaların birleştirildiği tek merkez olması bakımından da son derece önemlidir. İçişleri Bakanlığı’na bağlı AFAD’la afet riskini azaltmanın, ölümleri durdurabilmenin, ekonomik kayıpları bitirebilmenin imkanı olmadığı 6 Şubat Kahramanmaraş merkezli depremler ve sonrasında yaşanan sellerde, son olarak geçtiğimiz günlerde İç Anadolu, Marmara ve Karadeniz Bölgeleri’nde yaşanan sel ve taşkınlarda açıkça görülmüştür” dedi.
“SÖYLEDİĞİMİZE GELDİLER AMA YASAL OLARAK ADIM ATMIYORLAR”
Tüm bileşenlerin aynı çatı altında toplandığı, verilerin birleştirilip ortak karar mekanizmasıyla doğa olaylarının afete dönüşmemesi için öncesinde, anında ve sonrasında gerçekleşecek stratejilerin ortaya konmasının önemine dikkat çeken Dr. Şevkin, “Doğa olaylarının insan eliyle afete dönüştüğü unutulmamalıdır. AFAD’ın acil müdahalede yetersiz kaldığını bir kez daha vurgulamam gerekiyor. Geçmiş dönem İçişleri Bakanı’nın “Fay Yasası” ile ilgili olumlu görüş belirtmesine rağmen kanun tekliflerimizin tozlu raflara terk edilmesi kabul edilemez. Mevcut Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı’nın fay zonlarına yakın yerlerde, yumuşak zeminlerde yeni yerleşim alanları açılmayacağını belirtmesi de konunun önemini açıkça ortaya koymuş ancak herhangi bir girişimde bulunulmamıştır” diye konuştu.
UZMAN OLARAK ÇÖZÜM ÖNERİLERİNİ SUNDU
Konut ihtiyacı karşılanmak istenirken alelacele yeni yanlışlara imza atılmayacak şekilde kalıcı tedbirler alınmasının önemini vurgulayan Jeoloji Yüksek Mühendisi Dr. Müzeyyen Şevkin, önerilerini şu sözlerle sıraladı:
“Bir deprem kuşağında yer alan ülkemiz, hâlâ 1959 yılında çıkarılmış ve güncelliğini büyük oranda kaybetmiş olan Afet Yasası ile yönetilmektedir. Acilen günümüz teknik koşullarına uygun yasal düzenleme yapılmalıdır. İklim değişikliğinin de etkisi göstermektedir ki; depremin dışında doğa olayları da yoğun bir afet oluşumuna neden olmaktadır. Bu nedenle depremin yanı sıra diğer afetlerin de tek elden yönetilmesi açısından “Afet ve Acil Durum Bakanlığı” kurulmalıdır. Büyük fay kuşakları etkisinde olan ve ortalama her yıl ölümcül yıkıcı depremlere maruz kalan ülkemizde bir an önce FAY YASASI çıkarılarak mikrobölgeleme ve paleosismik gibi ilgili, bilimsel çalışmaların yapılarak fay zonlarının belirlendiği, fay haritalarının güncellendiği ve bu fay zonlarının imar planlarına “yapı yasaklı alan” olarak işlendiği bir çalışma bir an önce hayata geçirilmelidir. Bilim insanlarınca beklenen olası deprem alanlarında derhal kentsel dönüşüm yapılmalı, yapılar iyileştirilmelidir. Yasal olarak asla İMAR İFFINA izin verilmemeli, imar affı literatürden kaldırılmalı ve tüm bunlar yasal bir çerçeveye oturtulmalıdır. Deprem nedeniyle TOKİ ve Bakanlık tarafından konut yapımı için belirlenmek istenen alan, öncelikle fay zonu dışında olmalı , mikrobölgeleme çalışmaları ile jeolojik, jeoteknik zemin etütleri yapılmalı, “yerleşime uygun alan” konumunda ise bölge, rezerv alanı olarak belirlenmelidir. Yaşanan ölümcül depremler göstermiştir ki; bilimsel çalışmalar, bilim insanları, üniversiteler, odalar ve yetkin kurumların tüm uyarılarına rağmen hâlâ yeterince ders alınamamıştır.”
MARMARA’YA DİKKAT ÇEKTİ
Toplantının başında söylediğini toplantının sonunda da yineleyen Dr. Şevkin, “Türkiye, bir deprem ülkesi. Nüfusun neredeyse yüzde 98’i depremden etkileniyor. Bilim insanları Marmara’da deprem yaşanacağını ve minimum 7,2 ile 7,6 büyüklüğünde bir deprem olabileceğini öngörüyor. Bu uyarılar daha fazla zaman kaybedilmeden dikkate alınmalıdır. Kendini sürekli bir yenilemeye tabi tutan doğa, bizden daha fazla intikam almadan sorunları çözmeliyiz. Çözmeliyiz çünkü, işte tam da bu konu ulusal güvenlik ve beka sorunudur” diye konuştu.