An gelir sözcükler kurur, yağmur yağar fakat bir türlü ıslanmaz yanan teniniz. Üzerine toprak attığınız tabutun içerisinde misiniz, yoksa kürek sallayan siz misiniz düşünürsünüz... Yaşamınızdan öyle bir şey gitmiştir ki, o saatten sonra sizin nefes almanız bile bir anlamı kalmamıştır artık. Ölüm hiç bu kadar yakınınıza yanaşmamış, Azrail, teniniz ve gölgeniz arasına girmiş fakat umursamaz olmuşsunuzdur. İnsanlar yaşadıkça yaşlandıklarını sanırlar, oysa yaşamadıkça yaşlanırlar. Halbuki bütün günler ölüme doğru gider, son gün varır... Mesele ölmek değildi dayı, mesele öldükten nice sonra bile yaşadığını bilmektir. İşte Yılmaz Güney, aramızda ve nefes alırken, hangi fani ölüm iftirasını atabilir ki ona. Sen demedin mi dayı; "Herkes ölür, kimi toprağa, kimi ise gönüllere gömülür", İşte sen onlar gibi ölümsüzlüğü seçmişsin.
Seni sinema karesinde görse Tiyatro kıskanır, sahnede rol çakarken sinema görse tüm beyaz perdeler kıskanırdı. Seyirciler her rolde seni gerçek sanır, sesinin nefesinde bile bin can yaşardı. İçinde koca bir dünya , tüm yeşillikler barış ve insanca hayat sürerdi. Bir devrim adamıydın, bir filozof, dünya sanatçısıydın. Sen değil miydin ," Ne kadar değişirsen değiş, nerede mutlu olduysan hep oraya çevirsin kafanı" diyen, şimdi biz sana çeviriyoruz başımızı. Sen her yerdesin artık.
Bu yalan dünya da ne güzel öğütler verdin adam olamayan çocuklara; "Aramayacaksın kimseyi, olması gerekenler zaten yanında. Yanında olmayıp gidenlerse ne aklında olmalı, ne umurunda" Sen ne sanatını, ne düşüncelerini ne dostlarını ne de sevgini sattın, "Ben dostlarımı hiç satmadım yeğen çünkü, ya beş para etmez çıktılar, yada paha biçilemez" dedin , ne kadar da doğru söylemişsin be usta, yüreğimize taşı oturttun. Üç kuruşluk insanlara, beş kuruşluk değer verirsen, kalan iki kuruşla seni satar dedin fakat gördüm ki kimse seni satmamış. Evet hayat seni yordu, zaten insanlar bu dünyayı yormuyor muydu, tenlerinden çıkan hainlik ve ahlaksız terler , kirletmiyor mu insanları. Sen söyledin; “Kalabalıkta "Artistlik" yapanlar, tenha daki özrünü kabul etmem zaten” o zaman, dert edecek çirkef yüzleri sil akıl defterinden... Bazen fazla sevgiden güvercinler birbirlerini öldürürlermiş, biz senin gibileri yaşarken öldüremedik !
Sende yaşayan insan hazinesi oldun artık, hep aramızda, hep düşlerin arasında ki yolculukta yoldaş olacaksın. Üstüne o şöhretin kasketinde yazılı olmasına rağmen, halk otobüslerine binecek kadar yere serdin mütevazi ruhunu. Davudi sesinle içimizi ısıtıp, dudaklarından dökülen sözlerle düşüncelerimize merhem olurken, seni tanıma gafleti vardı dizi setlerinin 70'inden sonra. Ne ayıp değil mi, zaten yok olan insanlığımızı niye yüzümüzde şamar oğlanına çevirdin. Bak arkandan bir başka usta daha geldi, iyi ve güzel insanlar, niçin hepiniz orada toplandınız. Bizleri niye yalnız bıraktınız. İşte ayakta ölenler, Tuncel Kurtiz ve Turgut Özakman, diz üstü çöküp yaşayanlara inat hep ayakta , orada kalacaksınız. Kaleminle içimizde ki hainlere savaş açan ve mareşal olan üstat, öykülerinin satır aralarında yaşayacaksın şimdi. Saman ve mürekkep kokan sayfaların arasında, öykülerinin dostluğunda, şehitlerimizin alkışları altında, oradasın ,işte ben görüyorum... Dimdik ayaktasın... Bize unutturmaya çalışılan "Atatürk","Türk"lük ve vatan sevgisini, satırlarınla damarlarımıza enjekte ederken, milyonların yüreğinde ki mezarını hazırladığını şimdi anlıyorum.
Hayat, yaşantı aramak değil, kendimizi aramak olduğunu geçtiğimiz hafta sonu bir kez daha fısıldadı... Ben şanslı olduğumu fark ettirdi. İki büyük üstadı tanıma, elini sıkma, 3 dakika da olsa sohbet etme imkanını yaşadım. Cam fanus içerisinde 2 yıl önce Özakman hocayla, 3 ay önce de Tuncel Kurtiz'le, ne mutlu bana... Hayat devrimini, insan devrimini, hayatı başka bir boyutta yaşayan 2 alim... Ben de kitap yazdım, lakin gel gör ki bu "Adamlar"ın isminin devamında "Yazar" sıfatı varken, ben kendime ne diyebilirim ki. Yada siz?
Gözlerim değil, umudum ağladı, bedenim değil, ruhum üşüdü... İki acı kayıp, bu ülke adına kaybolan dev gibi 2 umut çınarı... Şimdi ümidim daha çok karanlıkta, Ruhunuz şad olsun.