Çevre konusunda günü yakalamanın ve yerelde kent gündemini belirlemede gerekli çalışmaları reel verilerle ortaya koymanın, kamuoyunu bilinçlendirip duyarlılık  yaratmanın ve çözüm yollarıyla birlikte paylaşmanın önemi de her geçen gün artmaktadır. Burada aslında kent olgusunun ne olduğu yönünde bir sorununda cevaplanması gerekmektedir. 
Kent; farklı sosyal yapıların ve etnisitelerin bir arada kendilerine uygun oluşturdukları ve bazı kurallar çerçevesinde hareket edip yaşadıkları, doğal olmayan ortamların ziyadesiyle üstün olduğu yerleşkelerdir. Bu nedenle kentlerde, az miktarda bulunan doğal alanların korunması elzem bir durumdur. 
Hızlı nüfus artışı, sosyal, ekonomik, politik ve kültürel etkenler sonucunda, çarpık kentleşme eğilimi ile çok katlı binaların artması, tarım arazilerinin ve yeşil alanların yapılaşma baskısı altında kalması, yeni yerleşim alanlarının ve sanayileşmenin yoğunlaşması, pek çok sorunu da beraberinde getirmekte, doğal alanların azalmasına neden olup; insan sağlığını ve yaşam kalitesini olumsuz etkilemektedir. 
Yaşamın ve kaynakların sürdürülebilirliği ile daha yaşanılabilir kentler için; çevresel sorunlara karşı ortak değerlerimiz olan çevrenin, doğanın, havanın, suyun, toprağın ve yeşil alanların korunması şarttır. Enerjisini yenilenebilir enerjiden sağlayan, kaynaklarını etkin, verimli ve adil bir biçimde kullanan kentler yaratılmalıdır. Burada özellikle kentleri idare eden yerel yöneticiler çevreye karşı daha hassas bir tutum izlemeli ve sosyal sorumluluğumuzun bilinciyle hareket etmelidir.
Hava kirliliğinden, kentlerimizde yaşanan sel felaketlerine, atık yönetiminden, anız yangınlarına, yeşil alan tahribatlarından, iklim değişikliğine kadar birçok konuda duyarlılık yaratmak ve kentlerin sahibi olan kentlilerin her türlü çevre olayında bilinçlenmesi, bir anlamda konuya çözümü de beraberinde getirmektedir. Çevre konusunda bilincin yüksek olduğu kentlerde, insanların kente dair yapılacak her türlü projenin artılarını ve eksilerini objektif bir bakış açısıyla değerlendirecekleri bir gerçekliktir. 
Dünya kentlerinin tamamında yaşayanların hayatı; yaşanan çevresel sorunlar nedeniyle olumsuz şekilde etkilenmektedir. Kentlilik bilinci, kentin çevresel tahribatlarına karşı özellikle yerel yöneticilerin sessiz kalmamasına, çözüm arayışlarında kendilerini var etmelerine, çevre sorunları konusunda kentlerimizin yalnız kalmamasına neden olacak aksiyonlar oluşturacaktır. 
Şu da unutulmamalıdır; 
Yaşadığımız yerküre sadece insan canlısının değil, diğer bütün canlıların yaşam alanıdır. Biz sadece bu yerkürede var olan canlı türlerinden biriyiz. Yerküredeki yaşamın sadece bir parçasıyız. Eğer diğer canlı türlerinin yaşamına saygı duymazsak, bizimde yaşamımız sürdürülebilir olmayacaktır. Yaşamın sürdürülebilirliği sadece insan canlısıyla değil, diğer canlı türlerinin varlığıyla, korunmasıyla ve daha yalın (sade) bir yaşamı benimsemekle mümkün olacaktır.