Ahmet Hakan bugünkü yazısında Tayip Erdoğan’ın ruhunun derinliklerine gizlenmiş bir bilinmez yanını işlemiş. Tebrik ederiz kendisini. Bizim 10 yıldır söylemekte olduğumuz Başbakanın bu sancılı tarafını nihayet bulup çıkarmış. Tayip Erdoğan’ın oldum olası Türk medeniyet ve kültürüne ve Türk milletini çağrıştıran eşyaya bile zımni bir agresifliği vardır. Bu yönü hemen anlaşılmaz. Lakin dikkatini yoğunlaştıran her fani, bu husumet kokusunu minnacık gayretiyle seçebilir.  

 

            Ahmet Hakan çok geç de olsa bu tespiti yapabilmiş. Bugünkü makalesinden kelimesi kelimesine bir pasajı aktarıyorum.

 

Erdoğan Obama’ya üzerinde Arap harfleriyle “Hüseyin Barak Obama” yazan bir levha hediye etmiş.

 

*

Başbakan Erdoğan, Obama’ya Türk İslam hat sanatının en nadide örneklerinden birini hediye etseydi.

—Mesela…”Bu da geçer yahu” tablosu hediye etseydi.

—Mesela…”Hiç” tablosu hediye etseydi.

—Mesela…”Besmele” tablosu hediye etseydi.

—Mesela…”Gel keyfim gel” tablosu hediye etseydi.

Beyaz Sarayda Türk İslam kültürünün rüzgârını estirmiş olurdu.

 

*

            Arap harfleriyle “Hüseyin Barak Obama” yazdırdığı tabloyu hediye ederek, sadece Arap harflerinin rüzgârını estirmiş oldu.

 

            Yukarıda kısa paragraf içinde yer alan haklı ve önemli gerçeği Ahmet hakan tespit etmiştir. Ancak bu tespitini yaparken bile yazarın mahmurluğu daha hala devam etmektedir. Ahmet Hakan'ın yazısından, sanki bir dikkatsizlik sonucu bu paradoks vücuda getirilmiş izlenimi çıkartılabilir. Oysa Tayip Erdoğan’ın tüm söylem, davranış, tepki ve yaklaşımlarında, içinde İslam nüansı olsa bile Türk hecesinin geçtiği bir kelimeye bile tahammülsüzlüğü dikkatli gözlerden kaçmayacaktır.

 

            Bu tespitin doğruluğunu ispat gibi bir yaklaşımla kendimi ödevli görmüyorum. Ancak hükümete geldiği günden beri zorda kalmadıkça bir defa bile “Türk” hecesini ağzına gönüllüce almamış olduğunu takip ede gelmişimdir. Türk İslam medeniyeti gibi bir medeniyet pekiştirmesini ise, lafzına konu etmekten oldum olası geride durmuştur.

 

            Hatırlayanlarınız olacaktır. Sayın Başbakan 2000’li yılların başlarında bir şiir albümü çıkarmıştı. Kimi ünlü yazarlarımızın ve özellikle de Necip Fazıl Kısakürek’in şiirlerini yorumlamıştı bu şiir albümünde. Tüm gözde şiirlerini bir solukta şiir albümünde yorumlayıvermişti. Çok da güzel harmanlamıştı, Necip Fazıl’ın biri birinden nadide şiirlerini. Ancak Barak Obama’ya hediye ettiği levhada olduğu gibi bu şiir albümünde de içinde sadece bir Türk hecesi geçmekte olduğu için, Necip Fazıl Kısakürek’in en köşe taşı şiirini yok saymıştı. Yazarın o şiirle bütünleştiği, hatta tüm edebiyat çevrelerince bir altın eser olarak şairin adıyla neredeyse müsemmalaştırıldığı söz konusu o şiiri, Sayın Tayip Erdoğan diline alamamış ve albümünde yorumlamamıştı.

 

            Oysa bu şiirde, Sayın tayip Erdoğan’ın tüm düşünce iddiaları bir kilimin desenleri gibi şiirin mısralarında kilit taşları gibi sıra sıra en nazenin ifadelerle ve ruhlarda en yüksek uyanışı sağlayacak bir maharetle işlenmişti. Öyle ya! Bu şiir Necip Fazıl'ın en iyi şiiriydi. Ancak adına “Necip Fazıl Şiir Albümü” denilecek kadar Necip Fazıl esintileriyle doldurulmuş bu albümde bu şiir, Sayın Tayip Erdoğan tarafından yok sayılmış ve kapı dışarı edilmişti.

 

—Neydi bu Necip Fazıl’ın köşe taşı şiiri? Anlamış olacağınız gibi tabi ki, “Sakarya Türküsü” şiiri.

—Peki, neydi bu şiirde Tayip Erdoğan’ı kızdıran ve hatta bu şiiri sade o yönüyle albümüne aldırmayan mısralar?

 

SAKARYA TÜRKÜSÜ

 

Rabbim isterse, sular büklüm büklüm burulur,

Sırtına Sakarya’nın, Türk tarihi vurulur.

 

            Evet, Necip Fazıl’ın en uzun yapıtı olan bu şiirinin yukarıdaki mısrasında bir hece geçmektedir. Bu hece,“Türk” hecesidir. Vicdanlar suskundur kanımca. Hiç kimse ama hiç kimse bu kadar derinliği olan bir şiiri yok saymamalıydı. Zaten dünyanın hiçbir insanı, edebiyattan zerre miktarınca anlıyorsa, bu şiiri yok sayamazdı da. Ancak Sayın Tayip Erdoğan, hücrelerine kadar işlemiş edebiyat becerisiyle bile, bu bir heceden dolayıdır ki belki, bu şiiri albümünden kapı dışarı etmiştir. Sahi acaba kendilerinin bir millete, yani Türk milletine karşı biraz agresifliği mi var acaba? Varın buna da siz kanaat getirin.

 

Fahrettin Korkmaz