Doğa ve emek sömürüsü, su ve gıdaya erişimi etkiliyor

İMO Adana Şube Başkanı Hasan Aksungur, 22 Mart Dünya Su günü nedeniyle yaptığı açıklamada gıda ve suya erişimdeki zorlukların, dünyamız için önemli bir sorun olduğunu ifade etti. Her yıl 22 Mart'ta kutlanan Dünya Su Gününün,  1993 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından ilan edildiği belirten Aksungur;  amacın dünyada giderek büyüyen temiz su sorununa dikkat çekmek, içilebilir su kaynaklarının korunması ve çoğaltılması konusunda somut adımlar atılmasını sağlamak olduğunu ifade etti.  Ayrıca bu yılki Dünya Su Günü temasının, “Yeraltı Suyunu Görünür Yapmak” olarak belirlendiğini aktardı.

Yeraltı sularının hayatımızı zenginleştiren bir hazine olduğunu belirten Aksungur; “Dünyadaki tatlı suyun neredeyse tamamı yeraltı suyudur. İklim değişikliği kötüleştikçe, yeraltı suyu kaynakları giderek daha kritik hale gelecektir” dedi.

Açıklamada; konuyla ilgili rakamlara da yer verilerek, dünyada 1.386.000.000 km3, yani yaklaşık olarak 1.385 kilometre çapındaki bir kürenin hacmine eşit miktarda su olduğu ve dünyadaki suyun %96,5’inin okyanuslarda, geri kalan kısmı ise su buharı şeklinde atmosferde, okyanuslarda, göllerde, nehirlerde ve buzullarda bulunmakta olduğu kaydedildi.

DÜNYA NÜFUSUNUN %18’İ TEMİZ SUYA ULAŞAMIYOR

Açıklamanın devamında şu görüşlere yer verildi: “Ancak canlıların yaşamı için tatlı suya ihtiyaç vardır. Dünyadaki suyun ise sadece %2,5’ini (10.633.450 km3) tatlı sular oluşturmaktadır. Kullanılabilir su miktarı ise %1’den daha azdır. Güvenli suya erişimin sağlık için vazgeçilmez olmasına karşın, dünya ülkelerinin üçte birinin suya erişimi yok veya çok kısıtlı. Dünya nüfusunun %18’i temiz suya ulaşamıyor. Su kaynaklarının azalması, göç ve salgın hastalıklar gibi olumsuz etkilere yol açmakta; kirli suların neden olduğu hastalıklar nedeniyle her yıl 485 bin ölüm gerçekleşmektedir.

Ülkemiz, su sorunu yaşayan ülkelerin dışında değil.  Türkiye'de son 20 yılda kişi başına düşen su miktarı 4.000 metreküpten 1.346 metreküpe indi. Türkiye kişi başına kullanılabilir su miktarı bakımından henüz su fakiri bir ülke olmasa da su stresi yaşayan bir ülkedir.  (Su varlığına göre ülkeler yılda kişi başına düşen kullanılabilir tatlı su miktarına göre sınıflandırılıyor. Bu değerin 1.000 m3’ten az olması su kıtlığı, 1.000-1.700 m3 arasında olması su stresi, 1.700 m3’ten fazla olması ise su zenginliği olarak nitelendiriliyor. ) Ve eğer etkili adımlar atılmazsa, 2030 yılındaki nüfus tahminlerine göre ülkemiz su fakiri bir ülke olacaktır.

ZEYTİNLİKLERİN MADENCİLİĞE AÇILMASI KABUL EDİLEMEZ

Bu dramatik düşüşün başlıca sebepleri arasında küresel iklim değişiminin yanında yeşil alanların azalıp betonlaşmanın artışı, yeşil alanların madenlere açılması, vahşi sulama, su kaynaklarının bilinçsizce kullanımı ve kirletilmesi, temiz su kaynaklarımızın özel sektörün rant alanı haline dönüştürülmesi gösterilebilir. Bu örneklerden birisi de Resmi Gazete’de yayınlanan bir yönetmelik değişikliğiyle, zeytinliklerin madencilik faaliyeti için kullanılmasının önü açılmasıdır. Bu değişiklik, içinde bulunduğumuz iklim krizi ve ekolojik yıkım çağında, yapılabilecek en trajik hatalardan biridir. Enerji Bakanlığı, zeytinlikleri maden ve kömür santrali yatırımına açacak yönetmeliği geri çekmelidir.

TARIMDA VAHŞİ SULAMA TERK EDİLMELİDİR

Türkiye'nin su kaynakları üzerine olabilecek baskıları öngörerek gelecek nesillere sağlıklı ve yeterli su bırakabilmesi için kaynakların çok iyi korunup, akılcı kullanılması gerekiyor. Türkiye'deki su varlığının yüzde 73'ü tarıma harcanıyor. Temiz su kaynaklarımızın korunması için tarımda vahşi sulama yerine basınçlı su sisteminin kullanımını sağlamalıyız.

Doğa ve emek sömürüsünün sonucu haksız paylaşım,  insanların temel ihtiyacı olan su ve gıdaya erişimi etkiliyor. Bu olumsuz tabloyu ortaya çıkaran en önemli etkenin insan faaliyetleri olduğunu yapılan çalışmalar açıkça göstermektedir.

İklim krizi, savaşlar, pandemi, ekonomik kriz gibi hayatımızdan eksik olmayan olumsuzluklar, su ve gıdaya erişimde sorunlar yaratmakta ve bu sorunların sonuçlarından da en çok yoksullar etkilenmektedir. Giderek artan gıdaya ve suya erişim güçlüğü, göçlere neden olmaktadır. Ortadoğu’dan, Afrika’dan ülkemize ve Avrupa'ya yönelik artan ve artmaya devam edecek olan göçler bunun somut örnekleridir.

Dünyada ve ülkemizde; doğaya, insana, çevreye, eşitliğe, özgürlüğe, demokrasiye dayanan bir toplumsal yaşam ancak kısıtlı kaynakların korunmasını ve eşit paylaşımını sağlayabilir.

İnşaat Mühendisleri Adana Şubesi olarak, vazgeçilmez insan hakkı olan su ve gıdaya erişimin hakkaniyetli kullanımı ve doğal varlıklarımızın korunması için mücadelemizi eksik etmeyeceğiz.”