Dün Belediyenin Tiyatro Salonundaki temsilin finali tam bir rezaletti. Özellikle AKP İktidarı karşısında gerek “Cumhuriyet Değerleri”ni tehdit altında hissettiğinden tedirgin olan; Gerekse “AŞ ve İŞ” sıkıntısının pençesinde kıvranan milyonların ümidi Sayın Baykal Liderliğindeki CHP’yi müşkül duruma düşüren, yüz kızartacak bir “İhanet”i sergileyen(ler) her kim ise(ler) ayıp ettiler.
Kimse “tecahül-ü arifaneden” gelip, “Gizli Oy” bahanesine sarılmasın; 3. Turda 10 kişilik CHP Gurubundan 9 oy çıkması değil mi, son turdaki rezaletin ilk halkası?
Bakın HÜRRİYET Çukurova ekinde 4. tur için ne yazılmış: “Gurup kararına rağmen CHP, son turda en az bir, en çok üç üye fire verdi. AKP’nin 13 üyesi bulunan mecliste 16 oy alması nedeniyle, bağımsız 2 üye bu (AKP’li) adaya oy vermiş olsa dahi, CHP’li bir üyenin oyunu almış olması gerekiyor. (Ayrıca 1 boş, 1 de geçersiz oy var.)”
3. turda CHP’nin 1 firesi ve HÜRRİYET’in değerlendirmesi birlikte ele alınırsa, hiç öyle zorlama “MHP’den fire olmadığı ne malum” yorumlarına sapmadan acı gerçeği kabul etmek gerek; Unutulmasın, Zırva tevil götürmez! 
CHP’de küçük hesap peşindeki “Hainler” ve hempaları hiç boşuna heveslenmesinler; Parti içi demokratik platformlarda yenemedikleri İl Başkanı Sayın Serdar Seyhan’ı bu “İhanetle” hırpalama hevesleri kursaklarında kalır; Sayın İl Başkanı yapılması gereken her şeyi yapmıştır. Daha ne yapacaktı, Koca koca adamları nasıl zapt edecekti?
Herkes, her şeyi gördü; Şimdiden sonra da bütün Adana’nın dikkati maalesef içinde “İhanetçiler” bulunan BŞB Meclis Gurubunun üzerinde olacaktır. Özellikle oy verilecek ve “İmar Partisi” şaibesini teyit edici “İmar Düzenlemeleri” bu BŞB için “Tabu”dur. Böyle konulara katkıda bulunacak CHP’li Meclis Üyeleri, böylece 13.Nisan rezaletinin failleri olduklarını itiraf etmiş olurlar.
Öncelikle belirtmek gerekir ki CHP açısından ilk ve stratejik yanlış 5216 Yasanın 17. maddesinin açık hükmüne rağmen aday değiştirerek, Sayın Tüm yerine Sayın Yıldıray Arıkan’ı aday yapmak olmuştur. Nedense CHP 2009 Mart seçimlerinden bu yana bu yanlışı yineliyor. Oysa ne demiş atalarımız: “Dere geçerken at değiştirilmez” değil mi?
Fakat hatanın neresinden dönülürse dönülsün, hem kârdır hem de yanlıştan dönmek fazilettir. Gerek bu nedenle ve gerekse de “Partiler arasında mutabakat” yerine, “Otel Lobilerinde (duygusal) ikna(!)” yöntemiyle AKP’nin (Yasaya aykırı) adayı Çelikcan’a sağlanan 3 “İlave oy”, artı “Kur’a şansı” sayesinde doldurulan “BŞB Başkan Vekilliği koltuğunun üzerindeki “Seçilenin Yasal Yeterliliği” tartışması sona ermeden CHP, bu seçime meşruiyet kazandıracak bir uygulamaya girmemelidir.
CHP’den beklenen, bu yönde davranacağını Adana kamuoyuna açıkça ilan etmek; Gerek “Vekil” seçilenin 5216 S.Yasanın 17. maddesi karşısında durumu Yargı kararıyla netleşene; gerekse Sayın Durak’ın Yargıya başvurusu sonucuna kadar “radikal” ve “rant üretecek” kararlara katılmayacağını kamuoyuyla paylaşmasıdır.
Böyle yaparak, dünkü seçimde “Bağlayıcı parti gurubu kararına” uymayan “İmar Partisi” üyesi CHP’li olup olmadığını test etmek de kabil olacaktır.
Son olarak şunu tekrar ve altını çizerek belirtmeliyiz: Adana’da, BŞB Başkanlığının, 2009 seçimlerinde halkın oyu ile seçilmiş, tüm derecelerden geçerek YSK Kararıyla kesinleşmiş sonuçlarına göre görevine 5. kez başlamış Sayın Aytaç Durak’ın “yargısız infaz”ı andıran şekilde görevden uzaklaştırılmasıyla boşaltıldıktan sonra,
Her biri 200’er binin üzerinde oy almış 2 partinin “Kur’a şansı” ile saf dışı bırakıldığı; Kur’a şansının ise “Otel lobilerindeki İKNA seanslarıyla”  elde edildiği yaygın olarak söylenen bir VEKALETEN Yönetimle sürdürülmesi kamuoyu vicdanında asla kabul edilmeyecek bir “hal şekli”dir.
“Torbadan çıkma Vekil” Çelikcan için yargının vereceği “seçilme yeterliliği yok” kararının, Mahmut beyin tek imzası ile gerçekleştireceği her işlem ve eylemin “HÜKÜMSÜZ ve GEÇERSİZ” olması sonucunu doğuracağı da unutulmamalıdır.