3 Nisan 2010 Cumartesi günü güneş gözlü, güler yüzlü ve Anadolu insanının tüm müspet özelliklerinin yüreğine yansımış olduğu bir dost insanın misafiri olarak Mardin, Midyat ve Gelinkaya beldesine davet edildik. Davetine büyük bir onurla icabet ettiğimiz kişi; 1960 ihtilalinde Gelinkaya köyü’nde muhtar iken, kusuru Demokrat Partili olmak olan ve sadece bu sebepten Sivas hudutları içerisindeki Kabakyazı kampında iki yıl süre ile idamla yargılanmış 485 kişiden birisi olan rahmetli Ahmet ÖNEN amcanın oğlu, kadim dostumuz Mehmet Nuri ÖNEN’dir. 

               Beş arkadaş olarak Cumartesi günü sabaha karşı saat 4 sularında Mardin istikametine doğru aracımız hızlanmaya başladığında, bu seyahatimizin bu denli sıra dışı olabileceğini ve unutulmaz hatıralarla hafızalarımızı süsleyeceğini doğrusu bu kadar beklemiyorduk. Ziyaret adresimizin Mardin olacak olması; elbette beklenti olarak bizleri bir tarihsel ve mistik ambiyansa dâhil etmiştir. Ancak misafir umduğu ile değil, bulduğu ile ağırlanırmış derler ya, işte bizim bulduklarımız inanınız umduklarımızın çok ötesinde ve tek kelimeyle harikuladeydi.  

               M.Ö. 4000 yılından beri adı tarihe kazınmış insanlığın bir sevgi semtini gördük Mardin’de. Anadolu’nun barış, huzur, tevazu ve bir misafirperverlik mahallesine şahit olduk Gelinkaya’da. Dillerin, dinlerin, medeniyetlerin, barışın, kardeşliğin ve hoş görünün yüzyıllar boyunca yudum yudum ve kana kana içildiğini hissettik Midyat’ta. 

              Duygularım öyle yazmamı emretmektedir. Bir diyar ki; adı Arapçadır, Bir diyar ki; adı Kürtçedir. Bir diyar ki adı Süryanicedir ve bir diyar ki adı Türkçedir. Evet, iyi bildiniz. İşte o memleketin adı tereddütsüz söylüyorum ki; Midyat’tır. Ellerini güneşe doğru kaldırarak tapınanların, Çan sesine koşarak ayinlerini yapanların ve Ezan-ı Muhammedi’nin gölgesinde İslam inancının katıksız şekilde koyun koyuna, omuz omuza ve kardeşçesine çağlar boyu sürdürebilen insanların huzur havzasının ve gıpta edilecek bir ibretlik coğrafyanın adıdır Midyat.

               Daha bir gün öncesinde Adana’da görüştüğümüz kadim dostumuz Mehmet Nuri ÖNEN, Öğle vakitlerinde Mardin’in yalçın yamaçlarının tükenip şehre adımımızı atacağımız şehir girişindeki ilk kavşakta, bizleri sanki aramızda yıldan fazla süredir süren bir hasretlik varmışçasına büyük bir misafirperverlikle karşıladı. Bizler, şehrin kalesine ve mimari yapısına odaklanmış olarak etrafa bakınırken, mihmandarımız acele etmemizi söyleyerek bizleri şehir merkezindeki Türkiye Partisi İl binasının bulunduğu meydana kadar, içerisinde olduğu aracıyla bizlere refakat etti.  

               Gördüğümüz manzara görülmeye değerdi. Mardin’de ne seçimler yenilenmekteydi ne de ülkede bir seçim vardı. Ancak Mardin’de gittiğimiz güzergâh bayraklarla donatılmış, meydanda yoğun bir kalabalık toplanmış, bir parti otobüsünün dört bir yanı insan seli ile sarmalanmış ve bir parti lideri meydandaki halkla bir mahşeri buluşmayı gerçekleştirmekteydi adeta. Bu yoğun atmosfer; bir bina açılışından çok, bir şehir mitingi görüntüsündeydi. Geçen her saat içerisinde, Mardin bizi şaşırtmaya devam etmekteydi. Aracımızdan hızla inerek, Türkiye Partisi otobüsüne ve Sayın Abdullatif ŞENER’in anlattıklarına kulak verdik hep beraberce.

               Gözleri çakmak çakmak, sarışın, orta boylu, kendisini sadece halkının arasında güvende hissettiği gözlenilebilen ve bir de kendisine olan derin özgüven görüntüsü ile tam bir halk lideri. Ülkenin altın adamı ve milletin beklenen yegâne önderi vizyonundaki Sayın Abdullatif ŞENER’in her cümlesi, toplanan kalabalığı meydanın asfaltına zamkla tutuşturmuştu adeta. Kopmak olmadı bir saatten fazla süren konuşma müddetince kalabalıktan. Ayrılan olmadı konuşmaların hiçbir anında meydandan. Yüksek hitabet yeteneğinin sahibi Abdullatif ŞENER beyin, “Gayretimiz; dost yüreklere bir damla gül suyu serpebilmenin mücadelesidir” ifadesiyle biten son cümlesi ile Türkiye Partisi Mardin İl Binasının açılış törenine katılan halkın yoğun tezahüratları uzun süre devam etti. 

               Bir naçiz yazar gözüyle gözlemim odur ki; siyasetin derin duayenleri Mardinliler, Midyatlılar ve Gelinkayalılar, Türkiye siyasetine ve Türkiye Partisi’nin hareketine hararet ve canlılık getireceklerdir. Daha bugün ziyaretimizin birinci günü anlatacaklarım, Mardin ile alakalı olarak bile sayfalarımı doldurmuştur. Ne var ki; bu sütundaki satırlarıma ayırabileceğim alan, bugünlük tükenmiştir. Bir sonraki yazımda, 50 yıllık bir siyasal mücadele ile simgeleşen Gelinkayalıların, Midyatlıların, çok köklü ailelerin ve çok önemli isimlerin Demokrat Parti’yi bırakarak Türkiye Partisi’ne nasıl güç kattıklarının derin gerekçelerini anlatmaya çalışacağım. Yine gelecek yazımda, Gelinkayalılar ile Midyatlılar ile ve sevgili mihmandarımız Mehmet Nuri ÖNEN ile ziyaretimizi daha da detaylandırmaya çabalayacağım. Hoşça kalın. x