Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, eşi Sare Davutoğlu ve beraberindeki parti yöneticileriyle birlikte Kahramanmaraş merkezli depremin binlerce can kaybı ve büyük yıkıma yol açtığı Hatay’da depremzedeleri ziyaret etti.  Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Hatay’ın Defne ilçesinde talimatı bizzat kendisi tarafından verilen ve yapımı tamamlanmak üzere olan konteyner kentte kalan afetzede vatandaşlarla bir araya geldi.

Burada KRT Ana Haber bültenine bağlanarak bölgedeki izlenimlerini aktaran Davutoğlu, depremin ilk anından itibaren Gelecek Partisi olarak teyakkuza geçtiklerini ifade ederek Hatay’daki çalışmaların ve konteyner kentin yapım sürecinin Genel Başkan Yardımcısı Doğan Demir tarafından yürütüldüğünü belirtti.

Afet bölgesinde çadır sıkıntısının devam ettiğini hatırlatan Gelecek Partisi lideri, sahadan gelen en yoğun şikayetin ise ilk iki gün arama kurtarma çalışması yapılmaması olduğunu söyledi.

Depremden etkilenen kentlerin büyük ölçüde boşaldığını dile getiren Davutoğlu, kalan vatandaşların ise evlerine yakın noktalarda çadır kurmak istediğini aktararak “Çadır seferberliği şart” dedi.

Bölgede enkaz kaldırma çalışmalarının başladığını ve bu çalışmaların hassasiyetle yürütülmesi gerektiğini söyleyen Davutoğlu, “Hala enkaz altında cenazeler var ve cenazelerin yakınları onları bir bütün olarak almanın telaşı içinde. Her bir insan bedeni kutsaldır. Bu çalışmalarda büyük özen gösterilmesi lazım” diye konuştu.

Davutoğlu, Hatay’dan iktidara seslendi “Seçim öncesi inşaat telaşına girmeyin"

İktidara: Seçim öncesinde yeni bir inşaat faaliyeti telaşına girmeyin!

Afet Koordinasyon Merkezi’nde Hatay Valisi Rahmi Doğan ve Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş ile görüştüğü bilgisini veren Davutoğlu, “Herkes büyük bir çabayla çalışıyor ancak vatandaşlarımızın birikimleri o enkazların altında. Çok özenle yürütülmesi gereken bir çalışma. Koordinasyon merkezindeki yetkililer enkazların tam anlamıyla kaldırılabilmesi için bir buçuk kamyona ihtiyaç olduğunu söyledi. Ayrıca çevre felaketine yol açmamak açısından bu enkazların döküleceği yerler de dahil olmak üzere iyi bir şekilde planlanmalı. Alelacele bunları kaldırarak seçim öncesinde yeni bir inşaat faaliyeti yapıyor telaşına girmek doğru değil” ifadelerini kullandı.

Hatay’da meydana gelen hasarın büyük bölümünün ova kısmında gerçekleştiğine ve şehrin üst taraflarındaki hasarın daha az olduğuna dikkat çeken Davutoğlu, şehir planlaması yapılırken bu gerçeğin göz önünde bulundurulması gerektiğine vurgu yaptı. Davutoğlu, ilerleyen süreçte yapılacak imar faaliyetlerinin ‘bilimle barışık’ bir inşa sürecinin gerekli olduğunun altını çizdi.

Kültürel yıkım olan bir şehirde sadece inşaat düşünemezsiniz

Öte yandan Hatay’ı adım adım bildiğini ve kentteki kültürel dokunun da büyük oranda tahrip olduğunu gözlemlediğini bildiren Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Antakya öyle bir yer ki; bütün Mezopotamya kültürü burada buluşuyor. Ulu Camii yıkılmış. Habib-i Neccar Camii yıkılmış. Ortodoks Kilisesi yıkılmış. Havra yıkılmış. Latin Kilisesi büyük hasar görmüş ve Medeniyet Korosu diye her zaman gururlar andığımız koronun yedi sanatçısı vefat etmiş. Kültürel bir yıkım da var. Kültürel yıkım olan şehirde sadece inşaat düşünmemek lazım. Bu şehir kültürünün de aynen insanları gibi korunması lazım. Hatay’ın, başta Antakya olmak üzere yeniden inşasının bir siyasi mesele değil büyük bir kültürel mesele olduğunu hepimizin fark etmesi lazım.”

Bütün Hataylılara sesleniyorum: Dönün!

Hataylıların en çok dile getirdiği konuların başında ‘demografik değişim’ korkusu olduğunu ifade eden Davutoğlu, “Hatay bize Atatürk’ten emanet ve gelecek nesiller açısından aziz vatanımızın en önemli toprak parçalarından biridir. Hatay’ın demografik yapısının değişmesine yol açacak şekilde kentin boşalması, buradan insanların deprem korkusuyla gitmesi asla geri dönülemez bir demografik değişimin habercisi sayılmamalı. Bütün Hataylılara sesleniyorum: Dönünüz. Bu güzel şehri en güzel şekilde inşa edeceğiz ama bu güzel şehre siz sahip çıkacaksınız. Bu güzel mekanları siz koruyacaksınız. Atalarınızdan intikal eden her mezhepten, her dinden bu çok kültürlü medeniyet harmanını birlikte kuracağız. Tekrar buraları ihya edeceğiz” sözleriyle konuya ilişkin kaygılarını anlattı.

Altılı Masa’nın ve partisinin afet yönetimine ilişkin yaklaşımına da değinen Davutoğlu, Ortak Politikalar Mutabakat Metni’nde şehirleşme stratejileri ve afet yönetimi konularının son derece detaylı bir şekilde ele alındığını da sözlerine ekledi.

2015’te Erdoğan ve ekibi imar yasasına karşı harekete geçti

Başbakanlığı dönemine de atıfta bulunan Ahmet Davutoğlu, siyasi hayatının en önemli mücadelesinin imar yasası olduğunu şu sözlerle dile getirdi:

“Çünkü imar düzeninin rant düzeni haline dönüştüğünü ve şehirlerin imar edilmesinden daha çok kişilerin zengin edilmesine dayalı bir kentleşme yürüdüğünü gördüğüm için 2015’te çok kapsamlı bir imar yasasını gündeme getirmiştim. O zaman buna karşı Sayın Erdoğan ve ekibi harekete geçti. Aramızdaki önemli tartışma ve ihtilaf konularından birisi buydu. İmar yasasıyla hedeflediğimiz şey yolsuzlukların önüne geçmek, rant düzenine son vermek ve rantı vergilendirerek oluşacak milyarlarca dolarlık büyük bir fonu kentlerin yeniden tanzimine ayırmak, özellikle de deprem riskine karşı kentlerimizi yeniden kurmak için çıkarmaya çalışmıştık. Başbakanlıktan ayrılma sürecinde en sert tartışmalar burada yaşandı. Yolsuzluk çarkı kuranlar, bu çarkı kuranlar bunu rant ve imar düzeni üzerine kurmuşlardı. Maalesef düşünün 8 yıl geçti. Eğer o zaman o imar yasasını çıkarmış olsaydık bugün bu çarpık şehirleşme karşısında hem yolsuzluklara dayalı o rant düzenini kırmış hem de milyarlarca dolar oluşan fonu depreme karşı yeniden yapılandırma için kullanmış olacaktık.”

Çarkın içindeki herkes hesap verecek

“Bütün vatandaşlarıma söz veriyorum” diyen Davutoğlu, şöyle devam etti: “14 Mayıs günü seçim olursa, 15 Mayıs’ta daha önce gündeme getirdiğimiz imar yasasını derhal devreye sokacağız. İmar rantlarını vergilendireceğiz. Üç beş müteahhidin çarpık şehirleşmeyle elde ettiği büyük kaynakları kamuya toplayacağız. Hazine’de özel bir imar fonu kurarak bu çarpık kentleşme yerine fay hatları üzerinde deprem riski yaşayan şehirlerin hepsine, başta da İstanbul olmak üzere, İstanbul, İstanbul, İstanbul… bu düzenlemeleri yapmak boynumuzun borcu. Bütün şehirlerimizi yeniden imar edeceğiz ama İstanbul büyük risk oluşturuyor. Bu memleketin toprağını istismar ederek, bu memleketin vatandaşının birikimini istismar ederek ucuz konut veriyorum düşüncesiyle onları bir enkazın içine yerleştirenler, bunun yerel yönetim ayakları, merkezi yönetim ayakları, çarkın içindeki herkes hesap verecek. Eğer Nurdağı gibi bir ilçede bir müteahhit bütün binaları yapmışsa belediye başkanlarıyla, belediye meclis üyeleriyle ilişkileri araştırılacak. Mutlaka hukuki süreç işleyecek.”

Milletin gözyaşları üzerinden herhangi bir pr çalışmasına asla izin vermeyeceğiz

Afet bölgesinde mart ayı içinde inşaatların başlatılacağı yönünde çıkan haberlere ilişkin olarak da Davutoğlu, bu girişimi ‘seçim yatırımı’ olarak nitelendirerek, “Milletin gözyaşları üzerinden herhangi bir pr çalışmasına asla izin vermeyeceğiz. Milletin gözyaşları daha dinmeden yeni bir rant alanı açarak bazı müteahhitleri şimdiden zengin etme planı bir de göz boyayarak, sanki bütün şehirler ayağa kalkıyormuş gibi bir görüntü sergilemek vahim bir hatadır” değerlendirmesini yaptı.

Gelecek Partisi lideri sözlerini şöyle noktaladı:

Toprakla barışık imar düzeni, bilimle barışık inşaat düzeni, tarihle barışık restorasyon anlayışı

Biz yeni bir Türkiye’de herkesin emeğinin hakkıyla onurlu ve güvenli konutlarda oturacağı yeni bir imar düzeni kurmak zorundayız. Bu imar düzenini de hiçbir ranta kurban etmeyeceğiz. İmar yasasının bedelini siyasi hayatıyla ödemiş bir devlet adamı olarak ifade ediyorum: bu yasayı mutlaka geçireceğiz. Bununla birlikte bir İstanbul yasası çıkaracağız. Bozuk bir kentleşmeyle İstanbullunun akıbetini meçhul hale getirenlere savaş ilan edeceğiz. İmar yasasıyla toprakla barışık bir imar düzenini, ahlakla barışık bir siyaset düzenini, bilimle barışık bir inşaat düzenini ve tarihle barışık bir restorasyon anlayışını egemen kılacağız.”