Hacettepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza ve Ceza Muhakemesi Hukuku
Anabilim Dalı Başkanı Av. Prof. Dr. Çetin Arslan, tecrübe, bilgi ve
birikimleri doğrultusunda detaylı paylaşımlarda bulundu.

Videokonferans, Baro’nun YouTube kanalının yanı sıra resmi facebook ve
twitter sayfaları üzerinden canlı yayınlandı.

Adana Baro Başkanı Av. Veli Küçük açış konuşmasında salgın hastalık
nedeniyle yaşamını kaybeden yurttaşlarımıza rahmet, hastalığa yakalanan
insanlara şifa diledi. Her gün 250’den fazla insanımızın hayatını
kaybetmesinden duyduğu üzüntüyü ifade ederken, yakın zamanda uygulanmaya
başlanacak aşı ile olağan günlere dönmeyi diledi. Bu zorlu süreçte
sağlık çalışanlarına da insanüstü gayretlerinden ötürü teşekkürlerini
sundu.

Yaşamını kaybeden meslek üstadı Av. Osman Soyal ile Covid-19 nedeniyle
vefat eden Adana Tabip Odası Onur Kurulu üyesi Dr. Levent Cemal Güngör'ü
andı.

Av. Veli Küçük, pandemi nedeniyle meslek içi eğitimleri ve bazı
etkinliklerin dijital ortamda yapıldığını ifade etti.

“YARGI SİYASET ÜSTÜ OLMALI”

Ülkemizin adalete daha çok ihtiyacı olduğunu ifade eden Baro Başkanı Av.
Veli Küçük, son dönemde yargıda liyakatin yeniden tartışılmaya
açıldığını hatırlattı.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı iken HSK tarafından Yargıtay üyeliğine
seçildikten sonra tek bir dosyaya dahi bakmadan 6 gün içinde teamüller
ve liyakat hiçe sayılarak Anayasa Mahkemesi üyeliğine seçilmesinin
yargının siyasetten gelen yürütmenin denetiminde, etkisinde, ekseninde
olduğu ve bağımsızlığın sadece kağıt üzerinde kaldığı algısı
yarattığının altını çizdi.

"Türkiye’de yargıya ve adalete olan güvensizliğin oranı yüzde 80’lere
ulaşmış durumda.” Diyen Av. Veli Küçük,  “Yargıda liyakat ne yazık ki
dikkate alınmıyor. Bunun için öncelikle yargı siyaset üstü olmalı ve
liyakat unsuru etkin kılınmalıdır. Yargı mensuplarının mesleğe alınması,
atanması ve terfisi liyakat ve objektif kriterlere dayanmalıdır.” diye
konuştu.

Baro Başkanı Av. Veli Küçük, TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilen son
düzenleme hakkında da bilgi verdi. Yeni düzenleme, kamu erkinin elinde
ülkenin güvenliği ve huzurunu sağlayacak her türlü imkân ve araç zaten
bulunmakta iken; artık kimsenin inanmadığı “terörle mücadele” gerekçesi
ile; demokratik toplumsal yaşamın en önemli unsurlarından dernekleri
hedef aldığına işaret etti.

Dernek yönetimlerine kayyum atamanın, malvarlıklarına el koymanın,
faaliyetlerini durdurmanın önünü açtığına dikkat çeken Av. Küçük, “Bu
düzenleme ile demokratik toplumsal yaşam ve yurttaşlık bilinci yara
alacak, anayasal hak ve özgürlükler geriye gidecektir.
Yasa taslağının ilk aşamasında hakkında bir soruşturma olması halinde
dosya oluşturulacaktı, ancak gelen tepkiler üzerine kovuşturma açılması
haline dönüştü. Bu haliyle bile kabulü mümkün değildir. Bu ancak
yargının süzgecinden geçerek olmalıdır. Bir bakan veya siyasi iktidarın
temsilcisi kanalıyla yürütülebilmesi dünyanın hiçbir çağdaş ve
demokratik üleşinde olmayan bir düzenlemedir. Bir diğer düzenleme
avukatı muhbir yapmaktadır. Avukatlara; taşınmaz alım satımı, şirket,
vakıf ve dernek kurulması, idaresi ve devredilmesi gibi işlerde “şüpheli
işlemleri bildirim” yükümlülüğü getiren düzenleme, Turin ilkelerine ve
Havana Kurallarına da aykırıdır. İnsanların avukata olan güvenini de
zedeleyecektir. Henüz resmi gazetede yayımlandı. Umarım bu yanlışlardan
bir an evvel dönülür”

“TEDBİR AMAÇLI TUTUKLAMANIN CEZALANDIRMA BOYUTUNA DÖNÜŞTÜRÜLMESİ DOĞRU
DEĞİLDİR.”

Adana Baro Başkanı Av. Veli Küçük, AİHM Büyük Daire tarafından eski HDP
Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş için verilen hak ihlali kararıyla
ilgili 22 baro başkanı ile birlikte ortak açıklama yaptıklarını
belirterek, "Bizler hukukçuyuz ve hukuk kısmıyla değerlendirme yapmak
zorundayız. 4.5 yıllık tutukluluk süresinin fazlalığı, adil yargılanma
ilkesinin ihlali, makul sürede yargılanma hakkının ihlali gibi önemli
evrensel haklar yönüyle AİHM Büyük Dairesi tarafından bir karar verildi.
Teknolojinin bu kadar üst düzeyde kullanıldığı dönemde daha kısa
sürelerin değerlendirilmesi gerekirdi. Tutuklamanın tedbir amaçlı olduğu
yasamızda ve mevzuatımızda belirtilmiş iken bu sürelerin adeta
cezalandırma boyutuna dönüştürülmesi doğru değildir.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin çekince koymaksızın imzaladığımız
46. Maddesine göre, Mahkeme'nin kararları tüm üye devletler için
bağlayıcıdır. Yine Anayasa'nın 90.maddesine göre ulusal norm
hiyerarşisinde Türkiye’nin taraf olduğu sözleşmelerde yer alan hükümlere
üstünlük tanınmaktadır.” dedi.