“Hoop, haddi, kaldır! Çek baba! Yürü, geldiii kaldır hadi hooop!”…

Başlıkla, bu nidaların ne alakası var diye düşünmüş olmalısınız, okur okumaz.

İşte Sayın AK Parti İl Başkanı Mustafa Kebude’nin, referandum öncesi iddialı çıkışı, öncesindeki ‘patron benim’ mesajı ve referandum turu çerçevesinde Başbakan Erdoğan’ın Adana mitinginin ardından, AK Parti Adana’da nelerin değişmiş olabileceği ile AK Parti’nin Adana’da kamuoyundaki parçalı görüntüsü ve içerideki siyasi devinimler üzerine iki kelam etmeye çalışıyorudum…

Miting sonrası ve Sayın Kebude’nin siyasi iddiası ile azminin Adana’yı, dışarıda oluşan algıdan sıyırıp sıyırmayacağı üzerine birkaç satır kelam etmek isterken…

Konsantre olmak isterken…

1. Katta, mevsim normallerinin üzerindeki sıcaklığın en az hissedildiği odanın penceresinden bu sesler geliyordu aşağıdan.

TEDAŞ, bir haftayı aşkın süredir evimizin sokağında kabloları yer altına alma çalışması yürütüyor.

Evimin hemen önünde ‘Çevreye verdiğimiz rahatsızlıktan dolayı özür dileriz’ ibaresi yer alan bir tabela var.

Hemen penceremizin aşağısında ise bir kaç tane adam, alabildiğine çığırtkanlıkla, caddenin bir tarafından diğer tarafında ilkel yöntemler kullanarak bağrışıyor, nida atıyor ve sürekli tahammül edilmez sesler çıkarıyor.

O birkaç adam, umarsızca, 21. yüzyılda kentimin kablolarını yer altına alırken, benim, apartmanımın sakinlerinin ve tüm caddenin yaşamını işkenceye çeviriyor, gerek iş makineleriyle gerekse kişisel insanüstü gayretlerle!

‘Çevreye verdiğimiz rahatsızlıktan ötürü özür dileriz’ tabelası, acaba onlar için, kibar dilenmiş bir özür yerine, 21. yüzyılda şehir hatlarını yer altına alırken, ‘Birazdan yaşamınızı kısa süreyle bir keşmekeşe çevireceğiz. Bunun için hazırlıklı olun’ anlamına mı geliyor?

TEDAŞ için, o tabelayı oraya koymak, benim yaşamımı işkenceye çevirmeyi meşru mu kılıyor?

Geç kalınmış bir altyapı hizmeti için, üzerine işkence çektirmek neye delalettir?

Ya da o tabela benim köşe yazmamı engelleyecek kadar magandaca ve hoyratça bağırıp çağırıp, kentin ortasında, meskun mahalde, sanki şehir dışında bir şantiyede çalışıyormuş gibi davranmayı meşru mu kılıyor?

Elbette vatandaş olarak altyapı çalışmalarına saygı duymalıyız. Elbette bir takım seslere ve aksaklıklara tahammül göstermeliyiz.

Ancak şehrin ortasında kibarca ve insanlara, yaşamın akışına asgari olumsuzluk yansıtmaya çalışmanız, bunun için çaba göstermeniz gerekmiyor mu?

Evimde oturup sıcağın altında bu köşeyi yazmaya çalışırken, pencereden duyduğum ve gördüğüm manzara karşısında, hangi kentlilik kültüründen, hangi altyapıdan, hangi çağdaşlıktan bahsettiğimize şaşıyorum.

TEDAŞ…

Lütfen taşeronsa firmanızı, kendi ekibinizse ekibinizi uyarınız.

O tabela kent yaşamına, geç kalınmış bir hizmet getirilirken oluşacak sıkıntılar için, yaşamın akışında oluşacak aksaklık için kibar bir özürdür.

Yoksa o tabela sizin için de eyyam mı? O tabelayı koyduktan sonra meskun mahali cehenneme çevirmek caiz mi?

En basitinden ellerine birer telsiz almalarını sağlarsanız, en azından yüz metreden birbirlerine ilkel bir yöntemle seslenmek zorunda kalmazlar! Biz de hayatımıza kaldığımız yerden devam ederiz.

Hadi yazımızı erteledik. Ama lütfen siz kablolarımızı yer altına alacaksınız diye yaşamımızı cehenneme çevirmeyin azizim…