Dünyada pozitif düşünen insan sayısı o kadar az ki.
Halbuki pozitif düşünmek ayrı bir yetenek gerektirmiyor. Her insan negatif düşünebildiği gibi pozitif de düşünebilir.
Pozitif düşünmenin birçok avantajı vardır. Negatif düşüncenin insana zarar verdiği hem tıbbi hem de bu bilimsel olarak kanıtlanmıştır.
Fakat bu pencereden değil de manevi yönden ele almak gerek diye düşünürüm bu konuyu.
Mesela negatif düşünmenin bir sürü örnekleri var. Ben sadece en çok bilinen bir tanesinden bahsedeyim sizlere.
Bilirsiniz Titanic’in batma sebeplerinden en çok konuşulanı Morgan Robertson adında bir Amerikalı. Titanic’in batmasından tam 14 yıl önce 1898 yılında titanic faciasının tıpa tıp aynısını küçük bir öykü kitabı olarak yayınladı.
Sonra hikayede yazıldığının aynı şekliyle titanic 14 yıl sonra battı. Bu facianın asıl sebebi bana göre insanların olumsuz düşüncesiydi. 2200 civarındaki yolcuyu uğurlamaya gelen bu sayının bir kaç katı insan ve yolcular da dâhil olmak üzere, gemi hareket ederken batacağı düşüncesini taşıyorlardı.
Geminin batmasının ana sebebi bence buydu.
Oysa pozitif düşüncenin neler yapabildiğini de bilmek gerek. Düşünce gücü ile nesneleri hareket ettirebilen insanlar var. Bu da bilimsel olarak tam anlamıyla açıklanamayan bir durum.
Bilim adamları buna telekinezi diyorlar. Ayrıca pozitif düşünerek hastaları asırlar öncesinden şifa olsun diye su sesiyle ve pozitif düşünceyle iyileştiren atalarımız dünyaya da örnek olmuştur.
Evliya Çelebinin Seyahatnamesinde de yer alan ve Osmanlı Şair Hekimlerinden Şuuri Hasan Efendi'nin "T'adil-Ül Emcize" adlı eserinde yer verdiği bilgilere göre "hicaz" makamı İdrar zorluğu ve cinsel sorunlar yaşayanların, "rast" makamı ise felç hastalarının tedavisinde kullanılıyor.
Eserde, İsafhan makamının hafıza kaybına, zirefgent makamının ateşli hastalıklara, rehavi makamının baş ağrısına, zengule makamının kalp hastalıklarına, uşşak makamının ise karaciğer ve mide hastalıklarına iyi geldiği ifade ediliyor.
Daha birçok hastalıkla ilgili detayları bu eserde bulabilirsiniz.
Osmanlı İmparatorluğunun Edirne'de kurduğu Sultan ikinci Bayezid Külliyesinde ve buna benzer birçok mekânda tıbbi tedavinin yanı sıra su sesi ve Musiki ile hastalar tedavi edilmiştir. Bu yöntem başarılı olmuş ki burası 400 yıl boyunca şifa dağıtmıştır.
Müziğin bu kadar faydalı olduğunu bilmeyen Avrupalılar o zamanlarda akıl hastalarını yakarken, Osmanlı'nın böyle bir tedavi uygulaması gerçekten çok modern.
Velhasılı; daha neler neler anlatabilirim bu konuyla ilgili…
Sizleri pozitif düşünmeye sevk etmek adına son bir cümleyle hoşça kalın diyorum
Halk arasında yerleşmiş bir deyim vardır : ‘’İYİ DİYELİM İYİ OLSUN ‘’