Daha önce de yazdım, defaten ben ve yandaş olmayan üç beş adam kaldı, onlarda kaleme alıyor ve ben bugün yine  söyleyeceğim… Bu kentin göz yaşlarını kim silecek ? Kim göz pınarlarına set çekecek... Geçen hafta sonuna doğru  Diyarbakır, Mardin ve Gaziantep’i içine alan ve bizi de buna dahil edip,”Vay be” dediğimiz bir seyahat gerçekleştirdik birkaç arkadaşla. Daha dün teşrif ettik memleketimize. Buraya geldik, “Vay be…” burada da dilimize yapışı verdi hemen.

            Doğu diye burun bükülen şehirler, gelişme adına almış başını yürümüş. Mesela Gaziantep’in bize neden defalarca tur bindirdiğini görmek istiyorsanız, buyurun 210 kilometre ilerde sürekli gelişen bir şehir var, yakında bir yerde, gidin görün…

            Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi, alt geçit,üst geçitlere boğmuş vatandaşını. Yollar çarşaf çarşaf, kaldırımlarda işgal güçleri yok… Şehir merkezlerinde serinlik ve dinlenme bacaları var... İrili ufaklı park ve geniş kaldırımları var, sadece vatandaşa açık. Masa ve sandalye yada araba yok buralarda. Mardin ise bu manzaralardan çok farklı bir görüntü yok. Bu üç şehrin turistik gezi yerleri ise pırıl pırıl… Ben ve arkadaşlarımın ağzının akan suyunu silen bölge insanları bu gelişmeleri yeterli bulmuyor ! İşe bakın , adamlar on yılda geldikleri noktayı beğenmiyor,daha çok yatırım ve modern şehir için baskılıyor siyasetçileri. Bölgenin sözü sayılır, aşiretlerde makam sahibi, siyasetçisi, senedi değil de sözü geçerli adamları, hatta farklı siyasi görüşü olanlar bile, konu kentleşmeye geldiğinde “Yetmez” sözünü beklentilerinin sonuna yerleştiriliveriyorlar.

            Yıllarca Adana’yı nasıl oyaladıklarını, hiçbir şey yapmadıklarını görmek için buyurun,batıya ne hacet… Gidin doğuya, görün bun kentin göz yaşlarını. İki milyonluk şehrin merkezinde daha bir alt geçidi bile yok vatandaşı için. Daha ne söyleyelim. Gerek var mı?

            Bu kentin neresinden tutsak elimizde kalır, işe dokunur neyimiz kaldı... Ortasından, sağından solundan nehir geçer, 40 kilometre ilerde Türkiye'nin en uzun kumsalına sahip bir denizi var, fakat gel gör ki bereketli topraklarını zehirleyen hainler de var... İki yol yapıp, iki site apartman dikmek şehircilik oluyor bu şehirde. Karataş İlçesi’nin rezaletini mi anlatalım burada, yoksa Adnan Menderes Bulvarı’nın virane halini mi,Piknik alanlarından,caddelerine,imar yapısızlığından,şehrin merkezinde ki kaçak yapılaşmalara mı,yoksa kaldırımlarda ki işgallerden mi bahsedelim, parklarından,sosyal alanlarına kadar fas fakir bir kent olduğunun çocuksu utangaçlığı yüzümüzde, ağzımızı açamıyoruz dost meclislerinde.

            Alay konusu bile oluyoruz, “Bakan var size yine, merak etmeyin !” diyorlar, bizi bizden iyi tanıyorlar. Devam ediyorlar, “Çok konuşursunuz lafa gelince, lakin cebiniz ve cüzdanınız hep miğdenizdedir, asıl aşiret sizde. Adam kollama sizde…” diyerek ezmeye devam ederken, bir baktım oturduğumuz yerde küçülmüşüz.  Yola düştüğümüz de düşündü dilimiz hep bir ağızdan, evet asıl aşiret burada. Aynı isimler, aynı menfaatçiler,ve onların eşrafı… Medyası bile bu menfaat çukurunda… Kentleşme,kentlileşme adına ne yapılıyor,kim sorgulanıyor… Bunun hesabını bu çok konuşup, cüzdanını dolduranlar mı verecek Adana’ya… Hiç sanmam…

            Biz bir süre daha atı alıp üsküdar’ da tur bindirenleri gördükçe “Vay be..” demeye, Adana ise utangaç ve mağdur yüzünden akan göz yaşlarını silmeye devam edecek... Devam etsin "Bakan" da bakmayan da...