Biraz geçmişi hatırlayalım istedim. Osmanlı yıllarıydı. Yok yok şaka… O kadar da geçmişten bahsetmeyeceğim. Amacım aşağı yukarı on sene de üzerimizden etkili bir şekilde geçenleri anımsatmak.
2000 yılına giriş… Ne büyük hazırlıklardı değil mi? Milenyum diye adlandırdıkları o 20. yüzyılı bitirip 21. yüzyıla adım attığımız 2000 yılı…
Yanlış hatırlamıyorsam 2000 yılından sonra hayvancağızlar da artık hangi sebeptense hastalıklarıyla gündeme gelmeye başladı. Danalar delirdi. Kuşlar grip oldu. Ya kuş gribi diye adlandırdılar ama ne bilim ben büyüklerime sorduğumda öyle demediler. Dedikleri şey bu hastalığın yıllarca olduğunu ve adının da kuş gribi değil “kıran” olduğunu söylediler. Kuşların grip olduğunu duyan domuzlar boş durur mu? Onlarda iyi grip oldu. Hem de ne grip… Yüzlerce insanın canını aldı. Keneleri unutmamak lazım. Kırım Kongo diye başlayan bir hastalık musallat etmişlerdi başımıza. Ondan aklımda kayda değer sadece o zavallı hemşirenin vahim ölümü kaldı. Kene ısırması sonucu hastalığa yakalanan bir hastaya enjektörle ilaç verdikten sonra enjektörün iğnesi yanlışlıkla kendi eline batmıştı. Bu sebepten virüs kapıp hayatını kaybetmişti…
Aklımda kalan ve üzerimizden büyük bir popülariteyle geçen biri vardı. Top 10 listelerini alt üst eden birisi. O bir hiperstar yani o kendisini öyle adlandırıyor. Evet bizim ülkemizin üzerinden o hiperstar denilen Ajdar diye birisi geçti. Makine mühendislerini utandıran diğer şarkıcıları deli eden bir star o. Nane nane ve çikita muz şarkılarıyla ortalığı kasıp kavurdu (!). Onu biz buralara kadar taşıdık. İlginç bir şey gören reyting kurnazları bu ilginçliği yayınladıkça yayınladılar. Diğerleri de buna amatör kaset yapıp klip bile çektiler. Ne tuhaftır ki adam bir ara iyi ünlü olduydu. Bence bu bizim büyük ayıbımız…
Bir de geçmişimizde gündemi meşgul eden bir olay da topluca ırkımızı değiştirip geri dönüşümüzdü. Hrank dink öldürüldü. Hepimiz hrant dink olduğumuz günleri unutmamışızdır. Ne güzel ve ilginç bir duyarlılıktı ama keşke memleketin her meselesine böyle duyarlı olsak ya. Mesela trafik kazalarının ne kadar can aldığını ne büyük cinayet olduğunu hepimiz biliyoruz. Hani bu sorun içinde “hepimiz trafik kazasıyız” diyebilsek… Mesela geçenlerde duymuşunuzdur açlıktan insanlar ölüyor ülkemizde… Dikkatinizi çekiyorum Afrika demedim. Ülkemizde dedim. Sağolsun Seda Sayan ablamız bu olaylara dikkat çekiyor. Onun vesilesiyle ana haber bültenlerine geldi bu olay. Yani diyorum ki ülkemizde hala açlıktan ölen birileri varken “hepimiz fakiriz” diyebilsek te köklü çözümlere adım atabilsek…
Dolu dolu bir senemizi meşgul eden bir genç var sırada. Cem Garipoğlu. Testereyle sevgilisini doğrayan, cezasının düşürülmesi için çevresi tarafından nerdeyse küçülüp te cebime girecek kadar olan Cem Garipoğlu. 17 yaşında cinayet işledi diye küçücük çocuk muamelesi gören Cem. Ondan sonra da ne olduysa birbirini doğrayanlar çıkmaya başladı. Garip garip (!) cinayetler aldı başını gidiyor. Yöneticilik yüzünden çıkan adam vurmalar, neden baktın diye bıçaklamalar…
Ah anguslar ah… O kadar geldiniz ama et fiyatlarını düşüremeden midelere indiniz. Ya aklıma bir şey takılıyor acaba et fiyatları pahalı diye mi kebaplara at eti karışıyor. O da ayrı bir mesele. Hem de ayrı bir cinayet yani. İyi ki ramazan pidesinden afiyetle söz edebiliyoruz. Bu sene pahalanmadı gibi göründü bakalım. Umarım kursağımızda kalmaz…!!!