Adana, tarım ve tarıma dayalı sanayi ile Türkiye’nin parlayan yıldızıydı. Tarımdan elde edilen katma değer sanayiyi geliştirmiş,  gelişimle ortaya çıkan nitelikli istihdam da, seçiciliği ile Kültür-sanattaki değerleri ortaya çıkarmıştı.

(O kadar ki, o zamanlar, film yapımcıları Adana’daki Erciyes, Tan gibi sinemaların sahiplerine senaryoyu yollar “İş yapar mı?” diye fikir alırlardı. Onay varsa “Tamamdı” yani.)

Tarım, Adana için her şeydi.

İşti, ekmekti, kazançtı, mutluluktu, evdi, düğündü, torundu, güçtü, sanattı…

Adana’da Sanayinin belki de itici gücü Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün 1927’de özel teşebbüs sanayisinin gelişimi için çıkarttığı “Teşvik-İ Sanayi Kanunu” ve 1933’te Devlet Yatırımı olarak kurulan Sümerbank’tı.

Pamuk, Tekstili destekliyor,  Gıda üretimi ise Bölgeyi doyuruyordu.

Ekonomi zirveden inmiyor, “Pamuk Ağaları”nın şanı, Yeşilçam ile birlikte Türkiye’nin her bölgesine yayılıyordu. Adana gelişiyor, cazibe merkezi olarak nüfus çekiyordu.

***

1975 sayımında Adana en yüksek nüfusu sahip ve nüfusu 1 milyondan fazla olan 4. İl konumundaydı.

Adana 1987 yılında, milli gelirden aldığı % 5’lik pay ile Türkiye’nin İstanbul, Ankara ve İzmir’den sonra en önemli 4. kenti olarak görülüyordu.  2003 yılında sosyal kültürel olarak sekizinci sırada olan Adana 2011 yılında 16. Sıraya geriledi. (Kalkınma Bakanlığı 2013)

Adana’nın sosyo ekonomik gelişmesinde tek etmenin göç olduğunu iddia söylemek son derece eksik bir değerlendirme olurdu. Bunda özelleştirme, sanayisizleşme gibi etmenlerin rolü de vardı. Bununda katkısıyla Adana’daki işsizlik oranlarında hep ön sıralarda oldu!

Adana her ne kadar gerilemeye başlamış olsa da umutlu yarınlar konuşuluyordu.

Ve Bugün

Adana Havalimanı’nın Uluslar arası Çukurova Havalimanının faaliyete girmesiyle kapanacağı gerçeğini, Ceyhan ve Yumurtalık’ın Osmaniye’ye bağlanabileceği veya Ceyhan’ın il yapılabileceği iddialarını, Mersinde yapılacak uluslar arası fuar alanının faaliyete geçmesiyle TÜYAP Fuar alanının pasifize olma ihtimalini, “Fatih Terim 5 Ocak” ismiyle birlikte anıları, kolay ve ulaşılabilir iyi bir stadı kaybederken, ulaşmanın zor olduğu,yeni stadın zemini bozulunca (Hem de 10 ayda) Adanaspor ve Adana Demirspor’un oynayacağı stadının olmaması nedeniyle Mersin’de maç yapmasını, Aytaç Durak’ın görevden alındığında ses çıkarmayanların “Acaba Başkanları Görevden Alırlar mı?” endişesini yaşamasını, 14 Bin KM yüzölçümüne sahip Adana’da, sırf Aytaç Durak’ın yaptırdığı Metro “İşe Yarıyor” denmemesi için; Yeni Numune Hastanesini, Şehir Hastanesini, Balcalı Hastanesini, Çukurova Üniversitesini, Alparslan Türkeş Adana Bilim ve Teknoloji Üniversitesini, Bölge Adliye Mahkemelerini, Adana yeni Adliyesini ve Yeni Adana Stadını sadece ve sadece kuşbakışı yaklaşık 10 KM’ye hapsedilmesini, Ülkenin en önemli siyasi aktörlerinden MHP Genel Başkanı Adanalı Devlet Bahçeli’nin adı verilen köprünün Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığınca tamamlanması için isminin değiştirilmesi şartının konulması gerçeğini, Türkiye’de hemen hemen her kentte yapılan Metro veya Hafif Raylı Sistem projeleri, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığınca borcuyla devir alınırken, sadece Adana Metrosunun borcuyla devir alınmadığı gerçeğini, hatta 2 Etap Metro projesi için bir türlü onay alınamadığı gerçeğini, kente büyük değer katacak Ceyhan Enerji İhtisas Bölgesinin 2008’den beri bitirilmediği gibi, ciddi bir ilerlemenin olmadığı gerçeğini, Merkezi hükümetin Adana’ya “Devlet Yatırımı” konusunda çekinceli davrandığını, yalnızca ve sadece kentini daha çok seven, maalesef  az sayıdaki mecralarda okuyup konuşabiliyoruz.

Elbette, Onurlu duruşlarıyla doğruyu savunan halkın çıkarını kollayan bu mecraların sahiplerini ve oradaki gazetecileri tenzih ederim.

Adana’da farklı yöntemlerle yayın yapan 200 kadar mecra var. Ama üzülerek ciddi bir bölümü kent sorunlarını yazmadı ya da yazamadı! Basit eleştirinin bile yöneticilerce, adeta “İhanet” ile eşleştirildiği bir dönemden geçiyoruz.

Eleştirirsen “İhanet” ile suçlanıyorsun, Susarsan “Reklam” alıyorsun!

Hakaret veya küfrün olmadığı bir eleştirinin, sağlıklı sonuç vereceğini bir türlü kabul edemedik.

Keşke farklı yöntemlerle halka ulaşan Adana Medyası bir olsa da aynı gün kent adına aynı manşetle çıkabilse. Aynı konuda 1 hafta ortak manşet ve haberle çıkılsa kentte çok şey değişirdi. Maalesef kentlilik bilinci konusunda Adana Medyasının ciddi bölümü sınıfta kaldı.

Ve Kamu kaynaklarıyla yani halkın parasıyla hizmet eden Belediyeler, medya desteği! tercihini kendine göre kriterlerle belirliyor. Eleştiri varsa başka, eleştiri yoksa bambaşka!

Böylece kenti için mücadele eden ya da doğruları savunan mecralar ve gazeteciler yalnız bırakılıyor Sessiz çoğunluğa eklenmeye zorlanıyordu.

Aslında dikensiz Gülbahçesi isteniyor.

Gazeteciliğin temeli olan “Eleştiri” yapmadan “Gazetecilik” yapılmasına istemeyerek de olsa destek veriliyor.

Ancak doğa adildir.

Avustralya yerlilerinin avlanmak için kullandığı ucu keskinleştirilmiş tahtadan yapılan ve atıldıktan sonra geri gelen avlanma aracı Bumerang öyledir.

Günü kurtarmak için ava çıkarsın, attığın Bumerang sana geri geldiğinde keskinleştirilmiş uçları elini kesebilir ve yaralanabilirsin.

Günü kurtarmak isterken, birkaç gün ava çıkamaz yarınını kaybedersin.

Bumerang etkisidir bu.

Bir kazanım elde etmek için yaptığın hamlenin sana zarar verebileceğini işaret eder. Bumerang etkisi, “Hamlelerini düşünerek yap”ın özetidir.

Şimdi yeniden soralım.

 Bugüne kadar Kentin daha az gelişerek geri kalmasının nedeni, siyasiler mi, medya mı, yoksa yöneticiler mi?