İnfaz Yasasında yapılmak istenen ve esasen içerik olarak af niteliği
taşıyacak bu düzenleme Anayasanın 10. maddesine açıkça aykırı olduğunu
ifade eden Baro Başkanı Av. Veli Küçük, “Adil yargılanma ilkesinin son
dönemde ihlal edildiği ve uygulanmadığı, Türkiye’de yargıya güvenin
yüzde 20’lerin altına düştüğü bir ortamda, düzenlemenin kamuoyuna
yansıdığı içerikle gerçekleşmesi; icraata “af”, düşünceye ise “ceza”
olacaktır” dedi.

Adana Baro Başkanı Av. Veli Küçük, Koranavirüsün küresel salgın boyutuna
varması ile hepimizin hayatının risk altında olduğu bu kötü günlerde;
resmi açıklamalara göre 24.03.2020 tarihi itibariyle ülkemizde 1529
kişinin virüse yakalandığı, 44 yurttaşımızın da hayatını kaybettiğinin
bilindiğine dikkat çekti.

Salgın hastalık riski altında olan alanların başında cezaevleri
geldiğini belirten Adana Baro Başkanı Av. Veli Küçük, “Cezaevleri mevcut
olağan kapasitelerinin çok üzerinde bir doluluktadır. Yaklaşık
cezaevinde bulunan 300 bin mahkum sayısı ile ülkemiz, Avrupa ülkeleri
arasında, Rusya’dan sonra ikinci sırada yer almaktadır.

Koranavirüs ayrım gözetmeksizin her kesimden insana bulaşmaktayken,
infazda da eşitsiz ve ayrımcı bir düzenleme asla kabul edilemez. Salgın
tehlikesi gerekçe olarak gösterilmekteyken ayrımcı bir infaz düzenlemesi
yalnızca mahkumların değil tüm toplumun sağlığını tehdit edecektir.
Sosyal, demokratik hukuk devletinde bu durum mazur görülemez”

Adana Baro Başkanı Av. Veli Küçük, açıklamasını şöyle sürdürdü:
“Yapılmak istenen düzenleme kadına şiddet uygulayanlar, tecavüzcüler,
çocuk istismarcıları ile uyuşturucu ticareti yapanlar dahil bazı suçları
affetmeye yönelik gibi görünmekte ve algılanmaktadır. Şiddet ve
uyuşturucu suçlarının tekrarlanma oranları dikkate alınmaksızın yapılan
böyle bir öneri dahi sivil toplum kuruluşları, hukukçular ve vatandaşlar
tarafından büyük tepkiyle karşılanmıştır.

Adına infaz değişikliği denilen af niteliğindeki bu düzenleme Anayasanın
10. maddesine de (Herkes, dil, irk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce,
felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin
kanun önünde eşittir.) şeklinde anayasal güvence altına alınan eşitlik
ilkesine de apaçık aykırı olacaktır. Yargının siyasi iktidarın etkisinde
olduğu ülkemizde, siyasi iktidara eleştirel bakış açısından, muhalif
kimliklerinden, siyasi faaliyetleri ve düşüncelerinden ötürü pek çok
yurttaşımız siyasetçi, milletvekili, belediye başkanı, akademisyen,
sendikacı, gazeteci, hak savunucusu (aktivist), avukat, siyasileşmiş
yargı düzeninin mağdurları olarak "terörist" yaftası ile cezaevindedir.
Cezaevlerindeki tüm tutuklu ve mahkûmların yaşamı devlete emanettir.
Sağlıktan kaynaklı bir durumda ayrım yapılması doğru ve adil
olmayacaktır.

Yapılacaksa bir düzenleme siyasi mahkumları da kapsayacak şekilde
herkese uygulanabilecek bir düzenlemenin vakit kaybetmeksizin bir an
önce hayata geçirilmesi yasal ve insani bir zorunluluktur. Tecavüzcüyü,
istismarcıyı, uyuşturucu tacirini salıveren, ancak yargı düzeninin
mağduru durumundaki siyasi mahkumları kapsam dışında tutan hiç bir af ya
da infaz düzenlemesi toplumun beklentilerini karşılayamaz ve vicdanları
rahatlatmaz.”