Mimarlar Odası Adana Şube Başkanı Bekir Kamışlı Mimar Sınan anıtı önünde yaptığı açıklamada şu görüşlere yer verdi

"Bugün 9 Nisan 2010, Osmanlı İmparatorluğu’nun klasik mimarisini temsil eden eşsiz ustanın, Koca Sinan’ın dört yüz yirmi ikinci ölüm yılı. Cihan İmparatorluğu Osmanlı’nın en görkemli dönemini, gücünü yansıtan, adeta sonsuza kadar direnecek olan soylu yapılarını inşa eden mimarının, Koca Sinan’ın yaşama veda edişinin dört yüz yirmi ikinci yılı... Alçakgönüllülük, sağduyu, mantık, akıl, yaratıcı zekânın birlikteliğinin örneği olan Koca Sinan’ın, Osmanlı İmparatorluğu’nda varlıklarını koruyan Grek, Roma, Bizans uygarlıklarını özümseyerek klasik bir mimari yaratan bilgenin dünyadan ayrılışının dört yüz yirmi ikinci yılı...
Duru, yalın, dolgun kitleler üzerinde dengelenen ana kubbe ve kubbecikler dizgesini kuran, mühendislik yeteneğiyle mimarlık zarafetini bütünleştiren büyük ustasının alçakgönüllü kabrine çekilişinin dört yüz yirmi ikinci yılı...
Ulu Süleymaniye Camisi’ne Haliç sırtlarında en etkili yeri seçerek günün her anında İstanbul halkına mimarisinin özgün, etkin kitlesini sunan bir yaratıcının garip dünyadan göçüşünün dört yüz yirmi ikinci yılı
Tanrıya yakarışı ifade eden Selimiye Camisi’nin görkemli, anıtsal kitlesini bütünüyle yaratan büyük, eşsiz bir yeteneğin, mimarın çileli mesleğinden ayrılışının dört yüz yirmi ikinci yılı...
Odamız Sinan’a ve onun mimarlık tarihine mal olmuş o eşsiz eserlerine sahip çıkarak, ölümünün yıl dönümünde ülkemize Sinan’ı tekrar hatırlatmak ve bu vesile ile de günümüzde Türkiye’nin yapılı çevre gerçeğine halkımızın dikkatini bir kez daha çekmektedir.

Sinan’ın yaşadığı yıllardan bu güne olağanüstü biçimde gelişen küresel teknolojiden, bilgi birikiminden, ilerleme ve gelişme tutkusundan yoksun bir tasarım anlayışı kentlerimizi toplumdan kopuk yaşanması zor çevreye saygısız rant hesaplarıyla gerçekleştirilmiş yapı yığınlarına dönüştürmüştür.
Kentlerimiz bilimsel planlamadan uzak, tamamı ile siyasilerin çıkar ilişkilerinin kaynağı haline getirilmiş imar planları ile şekillenmektedir.
Bu arada ülkemizde yaşanan yapılı çevre kaosundan kaygı duyan ve sürece bilimsel açıdan müdahil olmaya çalışan odamız üzerinde de yasama süreçleri ile baskılar oluşturulmaya çalışılmakta, gerek meslek mevzuatımız gerekse de örgütlenme yapımız üzerinde bir pasifleştirme, adeta yok etme politikaları geliştirilmeye çalışılmaktadır.
Son günlerde Devlet Denetleme Kurulunun odalar hakkında yayınladığı rapor, Bayındırlık Bakanlığının mesleğimiz üzerindeki hesapları bu kaygımızın delilleri niteliğindedir.
Bir yandan mesleğimiz ve meslek örgütümüz üzerindeki bu baskılar arta iken diğer yandan da ülkemizdeki arsa ve arazi yağmasına dayalı yapılaşmanın yasal altyapısını oluşturacak mevzuat değişiklikleri de art arda yürürlüğe sokulmaktadır.Tüm bu süreçleri kaygı ile takip eden odamız, ülkemizde yaşanan bu yapılaşmada yaşanan kaos ortamı gerçeğini halkımızla bir kez daha paylaşmayı önemsemektedir.
Mesleğimizin kamu yararı çerçevesindeki sorumluluğuyla, gelişmeler karşısında sonuna kadar kararlılıkla bu süreçlere müdahil olmayı sürdüreceğimizi belirtiriz"