1925'te Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nın kapatılmasından sonra yaklaşık beş yıl tek parti olarak Cumhuriyet Halk Fırkası dönemi yaşanmıştı.

O dönem mecliste herhangi bir muhalefet partisi bulunmuyordu.  Aynı zamanda ekonomide yaşanan gelişmeler iyi değildi. Hayat pahalılığı ve alım gücünün düşüklüğü, üretimin yetersiz olması gibi nedenlerden dolayı halk, iktidar partisinden yer yer hoşnutsuzluğunu ifade eder duruma gelmişti. Bu ekonomik tabloya 1929'da ABD’de çıkan ekonomik durgunluk ve kriz de eklenince yeni yeni toparlanmaya çalışan Türk ekonomisi iyice olumsuz yönde etkilenmişti.

***

Mustafa Kemal, ülkenin içinde bulunduğu ekonomik ve sosyal sorunların, hükümetin mecliste eleştirisiz ve denetimsiz olmasından kaynaklandığını düşünüyordu.

Mustafa Kemal bu durumlardan rahatsızdı. Ve eleştirilerde bulunabilecek bir siyasi partinin mecliste olmasını çok istiyordu.

Mustafa Kemal’in arayışı sürerken, Tarihler 18 Ağustos 1930’u gösterdiğinde Paris Büyükelçisi Ali Fethi Bey Yalova’da bir yemekte Mustafa Kemal’e Paris ve Avrupa’da yaşananları anlatıyordu. Mustafa Kemal Ali Fethi (Okyar) Beye bu gelişmeleri ve eleştirileri bir siyasi parti kurarak meclise taşımasını ister. Mustafa Kemal Ali Fethi Okyar’ı cesaretlendirmek ve parti kurması için mebus verir hatta kızını da partiye yazdırır.

O gün İsmet İnönü’nün de olduğu yemekte Mustafa Kemal şunları söyler.

“Ben şimdi bir babayım, ikiniz de benim çocuklarımsınız. İkinizin arasında bana göre hiçbir ayrılık yoktur. Benim istediğim sadece memleket işlerinin Büyük Millet Meclisi’nde açıkça tartışılmasıdır. Büyük Millet Meclisi’nde, Türk milletinin gözü önünde konuşulamayacak hiçbir iş yoktur.”

Daha sonra Mustafa Kemal Paşa, Ali Fethi Bey ve İsmet Paşa tarafından orada hazır bulunan misafirlere bu karar açıklanmıştır.

Böylece Serbest Cumhuriyet Fırkası (Partisi) kurulur.

Mecliste eleştiriler serttir.

Daha diri bir meclis oluşmuştur.

Gerçi Serbest Cumhuriyet Fırkasının ömrü başka nedenlerle kısa sürmüştür. Parti, kurucuları tarafından kapatılmıştır. Ancak burada Mustafa Kemal’in “Eleştirilerin ülkeye faydalı olacağı”na yönelik fikirlerinin ve girişimlerinin çok değerli olduğu görülmüştür.

***

Aradan 100 yıla yakın süre geçer.

Bugüne bakıyoruz.

Adana Hacı Sabancı Organize Sanayi Bölgesi Başkanı Bekir Sütçü, bırakın Atatürk’ün yıllar önce eleştiri yapılsın diye parti kurdurması gerçeğini hatırlamayı, en ufak eleştiriden bile rahatsız olabiliyor. Bekir Sütçü’nün danışmanı olan Dilek Akın tarafından eleştiri dahi sayılamayacak bir konu için o gazetecinin patronu aranıyor. (Tabi hal hatır sormak için olmasa gerek)

Organize sanayi Bölgesinin bayramlarda ve özel günlerde ilanını dağıtan Dilek Akın’ın gazete patronunu araması “O gazeteci senin yanında çalışırsa sana ilan vermem” anlamını çıkartacak netliktedir.

Peki; Dilek Akın, o gazetecinin patronunu araması talimatını AHSOSB Başkanı Bekir Sütçü’den mi almıştır?

Yoksa kendi kafasına göre mi aramıştır

Kaldı ki haberi yapan gazeteci, Dilek Akın’a “Varsa diyeceğiniz bir şey yazabilirim” demiştir.

Kendisi “Yok” demiş ardından gazetecinin patronunu aramıştır.

O gazeteci de işyerine zarar gelmemesi için 0 gazeteden istifa etmiştir.

Peki;

Bekir Sütçü ve danışmanı Dilek Akın’ı şikâyet etmeye sevk eden haber nedir?

O haberde küfür hakaret var mıdır?

Dilek Akın Ayrıca Çukurova Gazeteciler Cemiyeti Başkan Yardımcısı görevini yürütmektedir. Haberde yalan, iftira, hakaret, küfür gibi söylemler varsa bunun yolunun düzeltme, cevap hakkı, tekzip veya mahkeme süreci olduğunu çok iyi bilir. 

Bunlar yok.

Bunun yerine gazetecinin ekmeğiyle oynama ve bir daha eleştirmeyin baskısı...

Biraz altta 2 haber paylaşıyorum.

Birincisi eleştiriye konu olan AHSOSB’nin verilerinin paylaşıldığı haber içeriği, ikincisi Bekir Sütçü’nün eleştirildiği! Haber içeriği.

***

100 yıl önce Mustafa Kemal Atatürk tarafından eleştiri yapsın diye kurdurulan siyasi partiden,

Bugün en ufak bir eleştiri yapılmasına tahammül edemeyen Adana Hacı Sabancı Bölgesine…

***

Bizler başkasının doğrusunu söyleyerek bedel almak yerine, bilimsel veriler ve deneyimlerimiz ışığında ortaya çıkan ve kabul gören gerçekleri söylemeyi, bedel ödemek uğruna seçmiş çok sayıdaki gazetecilerdeniz.

Bedel ödetilecek diye kentimize ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün içselleştirmiş olduğumuz ve kabullendiğimiz ilkelerine asla sırt çevirmeyeceğiz.

Sorgulayacağız, soruşturacağız.

Adana’nın ve Adanalının daha da iyi konuma yükselmesi için eleştiri yaparak uyarı görevimizi sürdüreceğiz.

İŞTE O HABERLER OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ...

Sizden ricam, Lütfen yayınlamış olduğumuz haberleri okuyunuz ve değerlendiriniz. Haberlerde bırakın hakareti sert sayılabilecek bir ifade var mıdır?

Var ise düzeltme, cevap hakkı kullanılmayıp gazetecinin patronu aranmasını gerektirecek bir durum var mı? 

Gazeteci ve PR ajansı sahibi Dilek Akın bu konuda üzüm yemek mi, bağcıyı dövmek mi istemiştir?

Değerlendirmeyi, haber kaynaklarımızın ve kamuoyunun vicdanına bırakıyoruz…